26 Aralık 2008 Cuma


23 Aralık 2008 Salı


Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım
Bu yüzden insan içine karışamadım
Bana mı sordunuz adımı koyarken
Bir küstüm bir daha barışamadım

Uyumlu faniler bana uyumsuz derler
Delirttiniz beni ey ehven-i şerler
Uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
Garanti muhabbetlere yılışamadım


sezen aksu

ÖĞRENMENİN YAŞI

YAŞ 5: Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.

YAŞ 7: Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.

YAŞ 12: Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.

YAŞ 13: Annemle babamın el ele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu ettiğini öğrendim.

YAŞ 15: Bazen hayvanların, kalbimi insanlardan daha fazla işittiğini öğrendim.

YAŞ 18: İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıztırab ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim.

YAŞ 24: Aşkın kalbimi kırabileceğini, ama buna değer olduğunu öğrendim.

YAŞ 33: Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.

YAŞ 36: Önemli olanın başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda ne düşündüğüm olduğunu öğrendim.

YAŞ 38: Eşimin beni hâlâ sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.

YAŞ 41: Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.

YAŞ 44: Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim.

YAŞ 46: Yalnızca minik bir kart göndererek bile birinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim.

YAŞ 49: Herhangi bir işi, yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda, o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.

YAŞ 50: Sevgi, evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim.

YAŞ 53: İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.

YAŞ 55: Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim.

YAŞ 64: Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime bulaştırmadan başkalarına veremeyeceğimi öğrendim.

YAŞ 70: İyi kalpli ve sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim.

YAŞ 82: Sancılar içinde kıvransam bile başkalarına baş ağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.

YAŞ 90: Kiminle evleneceğin kararının hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.

YAŞ 95: Öğrenmem gereken daha pek çok şeyler olduğunu öğrendim.

Dün sabaha karşı kendimle konuştum.

Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.

Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum.

Özdemir Âsaf (1923-1981)

Hep bankacıları suçlarlar bir de onların açısından bakın.J

MÜŞTERİ : para çekecektim.
- hangi hesaptan
- benimkinden.
- tamam beyefendi de sizin hesap no.su kaç?
- bilmiyorum.
- isim neydi?
- benim gendimin mi?
- YOK E... (denemiyo tabii..)
********

- günaydın. sizin işlem neydi?
(bir arkada bekleyen bayan ) : sohbet etmeyi bırak da işini yapsana kardeşim. !
********

MÜŞTERİ : Ben aycell faturasını bankadan yatırdım. ama hattım borcundan dolayı kapandı.
- nasıl olur? biz aycell tahsilatı yapmıyoruz ki?
- ben oyak'dan yatırdım zaten.
- ?
- ona bi baksak. olmuyo mu? oyak çok kalabalık da...
- olurmu kardeşim. ben nasıl görürüm oyağın hesaplarını?
- şundan baksan?(bilgisayarı gösteriyor.) hani onlar da oradan bakıyo da. olmuyo mu öyle?
- oluyo canım. hatta elim değmişken tapu da, muhtar falan da işin varsa onu da aradan çıkaralım.
************

- doğum tarihiniz?
- 57
-tam tarih alıyım?
- 1957
***********

(kredi kartları için call center genelde anne kızlık soyismini ve mezun olunan ilk okulu güvenlik şifresi olarak kullanıyor)
- mezun olduğunuz ilk okul?
- ben lise mezunuyum.
- tamam da bana ilkokul adı lazım.
- iyi de ben liseyi bitirdim!
- ?
********

- anne kızlık soyismi?
- bilmiyorum.
- (pratiğiz ya!) dayınız soyismi ne?
- ya bi kart vereceniz taa dayımı karıştırıyonuz. istemem kart mart. (hışımla şubeyi terk eder.)
********

Meraba ben Serkan nasil yardimci olabilirim?
- Benim telefonda bi problem var bankomatta islem yapamadim
- Peki ilk önce telefonunuzun ''menü' tusuna sonra da ''5''tusuna basin...
- Evet... Tamam...
- Ekranda ne var simdi?
- Show tv...
- ???
********

- Iyi günler kredi karti basvurunuz için aramistim sizi...
- Tabi buyrun..
- Mesleginiz nedir acaba?
- Hayat kadini...
- .. Özel sektör yaziyorum ben...
- O da olur!..Kamu yazsanız.....
********

Kadin : Merhaba ben kredi kartinizla köpek almistim...
Yetkili: Evet efendim?...
Kadin : Bu köpegin kulaklari duymuyor. Acaba sigorta kapsamina giriyor mu?
Yetkili: Ben bi üstüme danisiyim !!!?!!...
********

- Iyi günler, hosgeldiniz, nasil yardimci olabilirim?
- Para çekemiyorum ben...
- Sifrenizi yanlis giriyormussunuz Ahmet bey!...
- Sifre mi? Benim sifrem hep aynidir, Istanbul'un kurtulusu...
- Lütfen, bana sifreyi söylemeyin efendim.
- Hah, tamam hatirladim, 1956!!!
- Efendim o Istanbul'un kurtulusu degil ama...
- Yaaaa!... Kaçti Istanbul'un kurtulusu?
- Efendim ben malesef söyleyemem bunu size.
- Niye sen de mi bilmiyosun?...
- Biliyorum, ama güvenlik açisindan benim sifreyi bilmemem gerekiyor.
- Ben sana sifreyi sormuyorum ki!... Istanbul'un kurtulusunu soruyorum.
- Evet, ama... ???!!!
********

Buyrun Bankacilik Destek
- Alo ben Konya, Ya benim bu printer çalismiyor!...
- Windowstami çalisiyor?
- Evet
- Bilgisayar printeri görüyor mu Konya?
- Evet, karsi karsiyalar!...
********

-Güvenliginiz için bir kaç soru sormam gerekiyor.
-Dogum yeriniz?
- Erzurum...
- Dogum tarihiniz?
- 23 Ocak 1957
- Annenizin evlenmeden önceki soyadi?
- Anami karistirma lan bu ise!
- ?????!!!!!
********

- Su an bankanizin ATM'sinden maasimi çekemiyorum.
- Üzgünüz efendim geçici bir hatadan ötürü su an tüm sistemlerimiz off'tadir.
(Bir saat kadar sonra müşteri yine arar)
- Ben su an Of'dayim ve hala parami çekemiyorum...

14 Aralık 2008 Pazar

Matematikciler nelerle ugrasiyor...

"
Once hesap makinenizi hazir edin
Ev telefonunuzun ilk 3 rakamini yazin, ( alan kodu kullanmayiniz! )
Bu 3 basamakli sayiyi 80 ile carpin, 1 ekleyin, 250 ile carpin
Ev telefonunun son 4 rakamindan olusan 4 haneli sayiyi ekleyin,

Ayni 4 haneli sayiyi bir daha ekleyin,

250 cikartin ve 2 ye bolun...
Ve SAKIN CIGLIK ATMAYIN

Iste buna matematik derler.... üşenmeyin ve mutlaka deneyin.!

Iste buna matematik derler.... üşenmeyin ve mutlaka deneyin.!

Ayakkabi numaranizi 5 ile carpin.

Cikan sonuca 50 ekleyin.

Cikan sonucu 20 ile carpin.

Cikan sonuca 1008 ekleyin.

Ve son olarak dogum yilinizi cikarin.

.............

Dört haneli bir sonuc bulacaksiniz:




ilk iki rakam ayakkabi numaraniz, son iki rakam yaşınız.......





YALAN MI....

29 Eylül 2008 Pazartesi

13 Eylül 2008 Cumartesi

ANNELER VE BABALAR


Anne dışarıda alış-verişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası gözkulak

oluyordu.

Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde 'çay seti'

oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.



Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu.





Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti.

Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:



'Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?'





Sonuç-1: Annneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.

Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair bir çok şeyi bilmez ama onları çok sever.

'Babalar en son duyar' boşuna söylenmemiştir. :)


10 Eylül 2008 Çarşamba

EN GÜZEL AŞK SÖZLERİ


Ask bir elma sekeridir. Sekeri yersin sapi kalir

Ben seni dün sevmedim, çünkü dün bitti. Ben seni bugün sevmedim çünkü bugün bitecek. Ben seni yarin sevdim çünkü yarinlar hiç bitmeyecek...

Seni benim kadar sevenler , sana benim kadar hasret kalsin
Ustune `seviyorum` yazdigim bir kagittan, sandal yapiyor, dereye birakiyorum. ister yuzsun, ister batsin, ister bir caliya takilsin o kagit sandal, hep derenin bir yerinde olucak biliyorum..

Bir Gün Cehennemde Karsilasabiliriz. Sen Kalp Hirsizi Oldugun için , Bense Tanriyi Birakip Sana Taptigim için.....

Gece midir insani hüzünlendiren,yoksa insan midir hüzünlenmek icin geceyi bekleyen?gece midir seni bana düsündüren yoksa ben miyim seni düsünmek icin geceyi bekleyen ?

Eger colde bir cicek olsan; seni kaybetmemek ; icin gozyaslarimla sulardim Eger
gozumdeki bir damlayas olsaydin; seni kaybetmemek; icin hic aglamazdim..
Dunyada iki kor tanidim; biri beni gormeyen sen, biri de senden ba$kasini gormeyen ben...

Sari giyer günes olursun, Mavi giyer deniz olursun, Siyah giyer matem olursun, Kimbilir belki bir gün, Beyaz giyer benim olursun

Sevmek ölmektir bence , ben de sevmistim ölmeden önce

Dünyan öyle bir kararsin ki, seni aydinlatan tek isik gözlerim olsun

Yabanci binalar önünden geciyorum sessiz, icimde bir ses var benden sessiz

Kalbim seni unutacak kadar adi ise ellerim onu parcalayacak kadal asildir

seni sevecek kadar yasasaydim olumsuz olurdumm

En agir isçi benim . Çünkü 24 saat seni düsünüyorum.

2 Eylül 2008 Salı


GİT
Bir damla yaşsın gözümde şimdi
Boğazımda düğümlenen hıçkırık gibi
Sonsuzluk yaşamışlığımsın
Akşamüstü demlerinde...

Belki gideceksin yine bir günbatımı
Belki daha önce gidenler gibi
Kalbimin közünde hiç sönmeyen
Ateşler bırakacaksın ardında
Benliğime kazıdığın sevgin gibi

Ellerimde kokun
Tenimde bıraktığın tuzun
Hala evimde olan kokunla
Hadi ardına bakmadan
Yıktığın avareyi görmeden git şimdi
Eveeettt tatil bitti şiirlerle geri geliyorum:)

6 Ağustos 2008 Çarşamba

13 Temmuz 2008 Pazar



ASLIMA KARIŞIP TOPRAK OLUNCA


Aslıma karışıp toprak olunca
Çiçek olur mezarımı süslerim
Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar
Gök yüzünde dalgalanır seslerim

Ne zaman toprakla birleşir cismim
Cümle mahluk ile bir olur ismim
Ne hasudum kalır ne de bir hasmım
Eski düşmanlarım olur dostlarım

Evvel de topraktır sonra da adım
Geldim gittim bu sahnede oynadım
Türlü türlü tebdilata uğradım
Gahi viran şen olurdu postlarım

Benden ayrılınca kin ve buğuzum
Herkese güzellik gösterir yüzüm
Topraktır cesedim güneştir özüm
Hava yağmur uyandırır hislerim

Alemler alemi ölçer biçerler
Hamını hasını eller seçerler
Bu dünya fanidir konar göçerler
Veysel der ki gel barışak küslerim


BEKLEYECEĞİM
Aylar geçip yıllar olsa da
Yıllar geçip zaman dolsa da
Aşkın arzuları beni boğsa da
Bir gün seversin diye bekleyeceğim

Bugün nişanlansan, yarın evlensen
Benden başka binbir kişi sevsen
Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
Bir gün dönersin diye bekleyeceğim

Seni beklemekle geçse de ömrüm
Şu fani dünyada kalmasa günüm
Senden uzakta ölürsem bir gün
Ahirette seni bekleyeceğim...

11 Temmuz 2008 Cuma

EVLILIKTE ERKEGIN EVRIMI

İŞTE SİZE ERKEKLERİN EVLİLİKTEKİ EVRİMLERİ.....UMARIM ARANIZDA AAAA BİZİ YAZMIŞLAR DİYENİNİZ OLMAZ....GÜLÜMSEME İLE SAĞLIKLI KALIN...


6. HAFTADA
6. AYDA
6. YILDA

Seni seviyorum
Tabii ki, seni seviyorum
Seni sevmesem çoktan çeker giderdim

Askim, ben geldim
Selam!
Annen ne yemek yapmis?

Zahmet etme, ben açarım
Ben açayım mi kapiyi?
Yahu su kapiya baksaniza!

Sevgilim, Ayse telefonda
Seni ariyorlar
Telefoooon!

Zor bir çocukluk geçirmişsin
Senin anan da cins ha
Ulan tam da anana çekmişsin

Bu yaz seni Venedik'e götüreceğim
Tatilde Ankara'ya gitsek ne olur?
Niye, evin suyu mu çıktı?

Bu kazağı insallah seversin
Resim çercevesi aldim, her zaman lazim
Su parayla kendine bir sey al

Hangi filmi gitmek istersin?
Evita'ya gidelim mi?
Evita'yi git , ben çok begendim

üzülme sevgilim, leke yapmaz
Dikkat etsene yahu!
Amma da sakarsin be kadin!

Ben pek bu fikirde degilim
Bu konuda yanlis düşünüyorsun
saçma sapan konusma, Alla'sen

Yaptigin yemeklere de bayiliyorum
Bu aksam ne yiyoruz?
Gene mi makarna!

Bir sey içer misin?
Bir Martini içerim
Gene buz koymayi unutmussun

Bu elbise sana çok yakismis
Bir elbise daha mi aldin?
kaç para verdin buna?

özür dileyecek bir sey yapmadin ki
Biraz dikkat etsene be kizim
Hay senin eline

30 Haziran 2008 Pazartesi

ŞEYTAN


İnsanlığın ilk var olduğu dönemde adamın biri şeytanı yakalamaya karar vermiş. Ancak bunun için 40 yıl tanrıya ibadet etmesi gerekiyormuş. Karısıyla, bütün dostlarıyla ilişkisini kesmiş ve kendini ibadete adamış. 40 yıl sonra tanrı, ibadetinin karşılığı olarak ona ağzı kapalı bir şişenin içinde şeytanı sunmuş. Artık özgürmüş adam. Dünyada neler olup bittiğini görmek ve nelerin değiştiğini öğrenmek için sabırsızlanıyormuş. Şişeyi karısına emanet etmiş ve ona iyi sahip olmasını söyleyip dışarı çıkmış. Kadıncağız şeytanı çok merak ediyormuş. Merakına yenilip şişenin kapağını açıvermiş... Açar açmazda şeytan şişeden fırlayıp çıkmış ve gülmeye başlamış. Merakına yenildin ve kocanın 40 yıllık emeğini boşa çıkardın diye alay etmiş. Kadın yok canım demiş, sen hiç o şişenin içinde değildinki zaten demiş. Şeytan nasıl olur diye haykırmış, sende gördün şişeden çıktım demiş. Kadın, hiç o şişenin içinde olmadın sen, küçücük şişeye nasıl girebilirsin, güldürme beni diye alay etmeye başlamış. Şeytan en sonunda dayanamamış ve bak göstereyim demiş şişeye girmiş.



İşte böyleeeeee.... Adamın şeytanı hapsetmesi 40 yılını, kadınınsa 5 dakikasını almış!! Bunun üzerine şeytanda şöyle isyan etmiş:



'' TANRIM , MADEM KADINI YARATACAKTIN , O ZAMAN BENi NEDEN YARATTIN ? '.

23 Haziran 2008 Pazartesi

erkekler hakikaten bunlari mi istiyor, yoksa günahlarini mi aliyoruz???



*Kadınların hiçbir şey istememesini ister.

*'Seni seviyorum' sözünü bir kez söylesin, karşı taraf bununla
20 sene idare etsin ister.

*Gökten yağmur değil kadın yağsın ister.

*Maçların 90 dakikadan 24 saate çıkarılmasını ister .

*Evli olmak ama bekar gibi yaşamak ister.


*Ölecekse skor yaparken ölmek ister ....

*Bir bakışı canlar yaksın ister.

*Gençliğinde annesinin, yaşlılığında kızının arkadaşlarını ister.

*Kadınları 'Çocuklarımın anası' vs. sıfatlarla kategorize etmek ister.

*Aldatmak ve hoş görülmek ister.

*TV'nin karşısında horlaya horlaya uyumak ister.

*Bilimin bir gün erkeklerin kadınlardan daha zeki olduğunu
ortaya çıkarmasını ister.

*Kendi anlayışsızlığını örtbas etmek için kadınların
anlaşılmaz olduğu masalını dünyaya yaymak ister.

*Bir kadınla sonuca varmak için aşılması zorunlu olan o
kahrolası merhalelerin hiç olmamasını ister.

*Akıllı kadından hoşlanıyor görünmeyi ister.

*Kadının kıt akıllısını ister ....

*Eskimiş(?) kadını peşinata sayıp yenisini almayı ister.

*Roman tizm denen ve işleri zorlaştıran baş belasının tez günde
yok olmasını ister.

*Üst'lerinin erkek, ast'larının da kadın olmasını ister.

*Ahçı, hizmetçi, anne, hemşire, seks bombası, güzellik kaliçesi
karışımı bir kadına sahip olmak ister ..

*Para ya da bulunduğu konum sayesinde tavladığı kızların,ağarmış
saçlarına aşık oldukları masalına inanmak ister.

*Ne evdekinden ne ötekinden vazgeçmek ister.

*Dünyadaki bütün kadınları ister..

*Verseniz de yetinmez, Mars'takileri de ister.

19 Haziran 2008 Perşembe

MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ

Adamin biri yolda giderken gozu , yeni acilan magazaya takilmis ve bir gireyim bakalim neler var demis, girmis magazaya.
> > Guler yuzlu bir tezgahtar adami karsilamis.
> >
> > Tezgahtar - Buyrun efendim, hosgeldiniz, magazamizi tercih ettiginiz icin tesekkur ederiz. Size nasil yardimci olabiliriz ? Ne bakmistiniz?
> >
> > Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
> > Tezgahtar - Lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
> >
> > Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
> > Tezgahtar - Hosgeldiniz, kislik mi , yazlik mi istiyorsunuz?
> > Adam - Kislik.
> > Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
> >
> > Adam - Merhaba , bana eldiven lazim. Kislik.
> > Tezgahtar - Merhaba efendim, deri mi yoksa yun mu ?
> > Adam - Deri.
> > Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
> >
> > Adam - Merhaba , bana eldiven lazim. Kislik ve deri.
> > Tezgahtar - Merhaba efendim. Gercek deri mi istiyorsunuz yoksa sahte deri mi ?
> > Adam artik sinirlenmeye baslamis.
> > Adam - Gercek deri.
> > Tezgahtar - Su bolume gecin lutfen, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
> >
> > Adam - Eldiven istiyorum. Kislik ve gercek deri .
> > Tezgahtar - Tabi, kollarinizi uzatir misiniz, parmaklarinizi da iyice acin.
> > Adam - Tabi, buyrun.
> > Tezgahtar - Yandaki bolume gecin lutfen.
> > Adam - Siz benimle dalga mi geciyorsunuz, ben eldiven istiyorum. Verin de gideyim.
> > Tezgahtar - Telaslanmayin, siz gercekten nasil bir eldiven ariyorsaniz, size en uygun eldiveni alacaksiniz. Biz sizi maksimum derecede memnun edebilmek icin elimizden geleni yapiyoruz. Eldiveninizin bu paltoya uygun olmasini mi
> > istiyorsunuz ?
> >
> > Adam biraz da bagirarak
> > Adam - Evet
> >
> > Adam bir sonraki tezgahtarin yanina gider.
> > Adam - Ben kislik, gercek deriden , fermuarli, bu paltoya uygun , bu ellere giyebilecegim bir cift eldiven istiyorum.
> > Tezgahtar - Tabi efendim. Fermuarli mi olsun, citcitli mi ?
> > Adam - Fermuarli.
> > Tezgahtar - Su tezgahtarla gorusmeniz gerekiyor.
> >
> > Tam bu sirada kapidan iceri bir adam girer. Bir elinde altindan beton parcalari dokulen klozet, obur elinde tuvalet duvarindan birkac parca fayans, bagirir.
> >
> > - Iste bu benim tuvaletim, buda tuvaletimin fayansi, popomu da demin size gosterdim, artik verin su tuvalet
> > kagidini.
> >
> >

GÜLME GARANTİSİ VERİYORUM


Acı kaybımız
> >
> > 3 ay önce ailemize katılan, Necmi ismini verdiğimiz kaplumbağamız dün vefat etmiş. Aile arasında sade bir törenle evin arka bahçesine
> >
> > gömdük.Hayvancağız durduk yerde can verdiği için gidip Necmi'yi aldığımız dükkanın sahibine sebebinin ne olabileceğini sorduğumuzda ''Abi onlar kış uykusuna yatar'' cevabını almış bulunmaktayız, hepimizin başı sağolsun. Bu vicdan azabıyla ben de çok yaşamam herhalde.
> >
> >
> >
> > Öncelik
> >
> > Evlenmeyi düşündüğü erkek arkadaşının ''benden önce biriyle oldun mu?''
> >
> > sorusuna, ''buraya gelmeden önce mi?'' cevabını vererek evlilik umutlarını magmalara atan hatunun gerçek sarışın olduğunu söylememe
> >
> > bilmem gerek kaldı mı?
> >
> >
> >
> > Annemin Maceraları
> >
> > Shrek'in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el ele tutuşmuş Shrek ve Fiona'yı gören annem, 'Bunlar Süleyman ve Nazmiye
> >
> > Demirel çifti mi?' diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.
> >
> >
> >
> > Alfabe
> >
> > Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir moral alkışı istiyorum. Daha ikinci gün: 'Örrrtmenim, taa evden buraya tel çizmeye
> >
> > mi geldik, hep yumarlak mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?' deme cesaretini gösterdiği için.
> >
> >
> >
> > Annem!
> >
> > 'Bu taraf bitti.' diye CD'yi arkasına çeviren ve sonra da 'CD çalar çalışmıyor!' diye feryat eden anneme alkış az geliyor!
> >
> >
> >
> > Modem
> >
> > Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun bakan anneanem 'Bu ne?' diye sordu. Ben de kolay anlasın diye 'Hani benim bilgisayarım
> >
> > var ya onunla internete giriyorum. İşte internete girmek için o kutu zorunlu.' diye uzun uzun açıkladım. Anneannem dinledi beni; 'Yani
> >
> > modem bu' dedi ve konu kapandı...
> >
> >
> >
> > Yaz Okulu
> >
> > Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini veren üniversite öğrencisine gelsin. Bu yaratıcılığa şapka çıkartılır.
> >
> >
> >
> > Beyin göçü
> >
> > Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-Taksim midibüsünde yanındaki arkadaşına dert yanmaktadır. ''Şekerim dördüncü kez
> >
> > girdim ÖSS'ye, ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika'ya o olucak. Böyle böyle beyin göçü oluyor işteeaa!'' Sen git, masrafları
> >
> > ben karşılıyorum.
> >
> >
> >
> > Alman yazar
> >
> > Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp 'Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır' diyen hocaya, 'Niye,
> >
> > kağıt bulamamış mı?' cevabını veren arkadaşa gönderelim.
> >
> >
> >
> > Düz mantık
> >
> > Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin
> >
> > camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız.
> >
> >
> >
> > İngilizce yazılısı
> >
> > Bir alkış da ingilizce sınavında 'Nice ........' şeklindeki boşluğu 'Nice mutlu yıllara!' şeklinde dolduran, dahi mi aptal mı olduğunu henüz
> >
> > anlayamadığımız öğrencime istiyorum.
> >
> >
> >
> > Hügo'lar Beşledi
> >
> > Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo'ya 'Beşinci Hugo' diyen arkadaşımıza gelsin.
> >
> >
> >
> > Ne zaman?
> >
> > Kardeşim karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları sıralıyordu; 'Sakın çocuğun moralini
> >
> > bozmayın, sakın kötü bir şey söylemeyin.' Uyarılar özellikle babama yönelikti; 'Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.' Babam daha
> >
> > fazla dayanamadı ve sordu; 'Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?'
> >
> >
> >
> > Havale
> >
> > Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor:
> >
> > 'Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?' Teyzem cevap veriyor: 'Bu paranın hayrını görme İnşallah yazalım.'
> >
> >
> >
> > Lamba
> >
> > Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa gerek kırmızı ışıkta geçtim. Ardından yurdum polisine alkışı hak ettiricek anons: 'Bacım o
> >
> > geçtiğin gece lambası değildi, çek sağa.'
> >
> >
> >
> > Hacim nedir?
> >
> > Öğretmen bir arkadaşımdan naklen; 5. Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2.
> >
> > sorusu: 'Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız.' Öğrencimizden gelen
> >
> > cevap: 'Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?'
> >
> >
> >
> > Asabi Polis
> >
> > Hareketli bir Bağdat Caddesi akşamında, polis abilerimiz rutin olduğu üzere devriye gezmektedir. Işıklarda müşteri bekleyen taksiye
> >
> > yaklaşılır ve; ''Ticari, bekleme yapma, devam et.'' anonsu yapılır. Camdan eliyle '1 saniye' işareti yapan taksiciye, ikinci ve çok manidar
> >
> > anons gelir ardından; ''Ticari, benne pölümüye girme! Devam et dedik!''
> >
> >
> >
> > Neden olmasın
> >
> > 5 yaşındaki yeğenime babası soruyor: 'Büyüyünce ne olacaksın kızım?'
> >
> > 'Asena olacağım babacım; sen ne olacaksın?' Babası gayet sakin cevap
> >
> > veriyor: 'Katil' İkisine de meslek hayatlarında başarılar.
> >
> >
> >

16 Haziran 2008 Pazartesi


İYİ OLMA SANATI


Eğer hasta olmak istemiyorsan...
..Duygularını anlat.
Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular gastrit, ülser, belfıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.

Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!
...Karar Vermelisin..
Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur.
Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vaçgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının
Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur.
Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vaçgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.
...Kabullen.
Reddecilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır.
Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
Eleştirileri kabullen.
Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

...Çözümler Bul.
Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler.
Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı.
Arı ufacıktır fakat varolan en tatlı şeylerden birisini üretir.
Biz ne düşünüyorsak oyuz.
Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

...Güven.
Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez.
Güven olmadan, bir ilişki de olamaz.
Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.

..Hayatı Üzgün Yaşama
Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk.
Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir.
“İyi mizah bizi doktorun elinden korur”.
Mutluluk sağlık ve terapidir.

Dr. Dráuzio Varella

NE AYIP !!! HERKESİN İÇİNDE SOYUNDU :)))


11 Haziran 2008 Çarşamba

GECE


Gece uyuyor denizin koynunda
Bir masum gözyaşı var yıldızın kuyruğunda
Hafif hafif esen rüzgarla kokun geldi burnuma
Acizliğin ve ölümün
Soğuk tebessümü dudaklarımda
Sanki herşey biraz silik ve bulanık
Sanki herkes biraz alkol biraz duman
Sanki herşey bitecek gibi bu gece
Baktığım gördüğüm duyduğum sensin
Özlem hatırına hasreti vursan
Bir anlık da olsa içinde varsan
Rüyalar hayale dalsın bu gece
Gökyüzü ne kadar siyah bu gece
Aklım kadar karışık yıldızlar
Yüreğime kelepçe taktım bu gece,
Senin gittiğin gece,
Bitti dediğin gece
Bu gece

ÖzLeM

10 Haziran 2008 Salı

Bundan böyle sabah öpücüğünüz Ninem den...






Öpücük nedir...?


Ekonomistler der ki:
ÖPÜCÜK, talebin her zaman icin arzdan fazla oldugu bir alisveristir...

Muhasebeciler der ki:
ÖPÜCÜK, geri dönüsüm sagladigi icin kar orani yüksek bir tür kredidir..

Matematikciler der ki:
ÖPÜCÜK, sonsuzluktur cünkü burada 2 nin boleni yoktur.

Geometriciler der ki:
ÖPÜCÜK, iki dudak arasindaki en kisa mesafedir

Fizikciler der ki:
ÖPÜCÜK, kalbin yogunlasmasi sonucu iki dudagin birbirine yapismasidir.

Kimyacilar der ki:
ÖPÜCÜK, iki kalbin birlesmesi sonucu ortaya cikan reaksiyondur.

Anatomi profesorleri der ki:
ÖPÜCÜK, ask ve heyecan tasiyan bakterilerin tükürük yoluyla agizdan agiza gecmesidir.

Fizyoloji profesorleri der ki:
ÖPÜCÜK, insan vücüdundan 2 adalenin heyecanla birbirine degerek
kasilmalaridir.

Disciler der ki:
ÖPÜCÜK, hem bulasici hem de antiseptiktir.

Istatistikciler der ki:
ÖPÜCÜK, 90-60-90 ölcülerindeki artma ya da azalmaya bagli olarak
degisiklik gösterebilen bir olgudur

Filozoflar der ki:
ÖPÜCÜK, cocuklar icin oyun, gencler icin zevk, yaslilar icin güvendir

Dilbilgisi ogretmenleri der ki:
ÖPÜCÜK, tekil gibi görünen ama cogul olan, cins isim gibi görünen ama
özel olan, ve her cümlede bir anlam ifade eden kelimedir...

Mimarlar der ki:
ÖPÜCÜK, iki dinamik nesnenin arasinda saglam bir köprü olusturan degerdir.

Ve Bilgisayar Bilimcileri der ki:
ÖPÜCÜK, bazen iki sistemin iletisimini hizlandiran önemli bir sistem dosyasi, bazen de bütün sisteminizi altust eden bir virüstür...






Ben Bir Kadınım

Kavrulur şu kanlı gözlerimde günler
Akşamdan bir sancıyla
Koklanmış bir gül gibi hayallerim ayak altında
Yol vermez yol vermez ağlamaya gururum
Yılların aynasında
Horlanmış vücudumda memelerim derin acıda

Ben bir kadınım ben bir insan
Taşırım karnımda paramparça can
Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
Bir yanım güller açmış, bir yanım viran

Savrulur şu tozlu saçlarımda rüzgar
Çıldırtan bir hışımla
Saklanmış bir sır gibi, şiirleri ateş hattında
Dayanmaz dayanmaz bu baskıya yürürüm
Sabrımın bir anında
Elimin hamuruyla çeker giderim
Canım burnumda

Ben bir kadınım ben bir insan
Taşırım karnımda paramparça can
Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
Bir yanım güller açmış, bir yanım viran


Yusuf Hayaloğlu

DOSTLARIM



Çilingir soframız hazır terasta.
Şimdi gelir dostlarım,
Yıldızla ay denizle yakamoz kol kola,
Lodos da eşlik eder onlara.
Başlar derindennn bir sohbet aramızda.

Zannetme ki konuşamaz dostlarım,
Seni benden dinlerken, acısından,
Yıldız dayanamaz kayar ,
Deniz öyle bir kızar köpürür dalgalanır ki,
Yakamoz küser ışığı söner,
Ya lodos ya lodos öyle bir fırtına çıkarır ki üzüntüden,
İnanamazsın inanamazsın!

Kül tablasında yanan bilmem kaçıncı sigaram,
Elimde ise bilmem kaçıncı şarabım,
Karşımda resmin ne güzelde gülmüşsün öyle.
Offff yine efkarlandım işte!

Hangi anımızı anlatsam acaba bu gece,
Seni görür görmez aşık olduğumu mu,
Bir ömür ne kadar mutlu olduğumuzu mu,
Yoksa yoksa o siyahtan da da kara gecede,
Azrailin kapımızı nasıl çaldığını mı.
Offff yine efkarlandım işte!!!

ÖzLeM





5 Haziran 2008 Perşembe


KADINLAR NEDEN ÇOK SEVİLİR NEDEN UZUN YAŞAR:))‏


BU YAZIYI YADA HİKAYEYİ DAHA ÖNCE OKUMUŞ OLABİLİRSİNİZ

AMA ŞİMDİ LÜTFEN VAKTİNİZ VARSA BİR DAHA OKUYUNUZ VE LÜTFEN DÜŞÜNÜP GÜLÜMSEYİNİZ :))

Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı.
Annem, 'Geç oldu, zaten yorgunum, ben yatıyorum.' dedi.
Annem kalktı, mutfağa gitti.
Çerez-meyve tabaklarını çalkaladı, kaldırdı.
Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe çay koydu.
Şekerliğe baktı, dibinde az kalmış, üstüne ekledi.
Kahvaltı için buzluktan ekmek çıkardı, akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağıya koydu.
Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın üstündekileri topladı.
Telefonu şarja koydu, telefon defterini kapatıp yerine koydu.
Sonra çamaşır makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı ve makineyi tekrar doldurdu.
Banyodaki çöp sepetini boşalttı.
Islak bir havluyu kurusun diye duş perdesinin borusuna astı.
Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti.
Çiçekleri suladı.
Esneyerek gerindi ve yatak odasının yolunu tuttu.
Çalışma masasının yanından geçerken dur du, öğretmene tezkere yazdı, okul gezisi için para sayıp ayırdı, eğildi, sandalyenin altına girmiş ders kitabını aldı, masanın üstüne koydu.
Kek tarifleri defterini çıkardı, arkadaşına söz verdiği tarifi bir kağıda yazdı, çantasına koydu.
Bakkaldan alınacakları not etti, notu da çantasına koydu.
Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı.
Gece kremini ve kırışık önleyici nemlendiricisini sürdü.
Tırnaklarına baktı, törpüledi.
İçeriden 'sen yatmaya gitmemiş miydin' diye seslenen babama şimdi gidiyorum' deyip köpeğin su kabını doldurdu.
Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı yaktı.
Kardeşimin odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü, bilgisayarını kapattı, gömleğini astı, yerdeki kirli çorapları toplayıp sepete attı.
Bana geldi, 'haydi yat artık, biraz da yarın çalışırsın,' dedi.
Kendi odasına gitti, saati kurdu, ertesi gün giyeceklerini hazırladı.
6 maddelik acil işler listesine 3 madde d aha ekledi.
Kendi kendine iyi geceler diledi, hayallerinin gerçekleştiğini gözünün önüne getirdi.
İşte o sırada babam televizyonu kapattı, ortaya öylece bir 'ben yatıyorum' dedi ve gitti yattı.
Sizce bu işte bir gariplik yok mu?
Kadınların neden daha uzun yaşadığını merak etmiyor musunuz?

ÇÜNKÜ BİZİM YAPIMIZ UZUN ÇEKİŞLİ (ve işimizi bitirmeden öyle çabuk çabuk ölemeyiz)!

Şimdi bu yazıyı tanıdığınız beş olağanüstü kadına gönderin ve emin olun, hepsi bayılacaktır. (Beylere de gönderebilirsiniz)

belki birşeyler anlarlar...

SONRA DA ARTIK YATIN

4 Haziran 2008 Çarşamba


MUTLULUK

İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...
Hep şikayetçi hep bıkkınmış...

Birgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler...
Saklayalım, zor bulsunlar...
Zor buldukları için belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar tartışmaya...
Sorun büyükmüş...
Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü...
Kimisi:
'' Everest'in tepesine saklayalım'' demiş, kimisi:
'' Atlas Okyanusu'nun dibine'' demiş.
Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası...
Bir hastanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi..
Sigara paketi, lale bahçesi...

Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş...
Derken meleklerden biri:
'' iÇLERİNE SAKLAYALIM '' demiş... '' Kimsenin aklına gelmez içine bakmak!!!''


İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...

MUTLULUĞUN RESMİ

İnternet sitelerinde “mutluluğun resmi” olarak dolaşan bu resim mutluluğu güzel ifade ediyor… Resmin altında bir imza vardı.Belki bu imzaya kandı herkes… “Abidin Dino” diye yazılmıştı…
Oysa bu resim ressam Dianne Dengel’e aittir.
Ressam Abidin Dino’ nun kendi resimlerine bakarak imzanın sahte olduğunu anlıyorsunuz.Resimlerinin içeriğine bakarak da tekniklerinin tarzlarının farklı olduğunu görüyoruz.

Nazım HİKMET Ressam Abidin DİNO’ya
aşağıdaki dizelerle sormuş;

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama!
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil,
ne de ak örtüde elmaların,
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini..

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin?
“Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm”
“ölsem gam yemem gayrı”nın resmini yapabilir misin üstad?


Abidin DİNO ise cevaben şu şiiri yazmıştır.



MUTLULUĞUN RESMİ

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
ne boya…

3 Haziran 2008 Salı

ANNELERİMİZDEN NELER ÖĞRENDİK



İYİ YAPILMIŞ BİR İŞİ TAKDİR ETMEYİ:

Bana bakın, çıkın birbirinizi dışarda gebertin, evi daha yeni temizledim.



DUALARIN GÜCÜNÜ:

Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu fark etmedi.



ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI:

O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi hepsini karşı sahilden toplarsın.



MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ:

Ben öyle diyorsam öyledir.



İLERİ GÖRÜŞLÜ OLMAYI:

Çıkmadan önce temiz bi çamaşır giy.
Yolda allah korusun başına bir şeyi gelir, kirli çamaşırla etrafa rezil olursun.



HAYATIN TRAJİKOMİK YANLARINI:

Sen daha orda gülmeye devam et,
birazdan ben seni tam güldürücem.



HAYATIN ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU:

Kapa çeneni ve çorbanı iç.



DAYANIKLI OLMAYI:

O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak yok.



HAVA RAPORU TAHMİNİ YAPMAYI:

Şu dağınıklığa bak. Yabancı biri görse Odanın ortasından kasırga geçmiş sanır.



ABARTMAYI:

Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarınla içeri yürüme diye.



DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ:

Babana çekiceğine biraz bana çekseydin ne olurdu.



SABIRLI OLMAYI:

Baban eve gelsin, sen görürsün.



HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI:

Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı.



DİYALOG KURMAYI:


Sana bir şey sorduğumda cevap ver.
NE SÖYLEYEYİM ANNE?
Sus ! bana cevap verme.



TIP BİLGİLERİNİ:

Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin,göreceksin gününü.



OLGUN OLMAYI:

Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin.



GENETİK BİLGİLERİ:

Sen de o lanet olası babana çektin.



BİLGELİĞİ:

Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman.



VE ... ADALETİ:


Bir gün senin de çocukların olacak, inşallah onlar da sana senin şimdi bana
yaptıklarını yaparlar.




Bunları ANNELERİMİZDEN ÖĞRENDİK !!!

2 Haziran 2008 Pazartesi


ALDANIŞIM ŞEREFE
Gözlerimin daldığı noktada
Senin hayalin var hep karsımda
Kendi bedenin bırakıp gitti beni
Hayalın neden yanı basımda


Müptelası olduğum kitap gibi
Seni hep sil baştan okumak isterdim
Tiryakisi olduğum kırmızı şarap gibi
Seni yudum yudum içmek isterdim

Belki rüyaydı seni hep yanımda görüşüm
Belkide sana olan tutsaklığımdı aldanışım
Ama bir gerçek var ki unutamadığım
Ben bu hasret kasırgasına alışamadım

Sen beni hapsedip kaçtın bu yalnızlığa
Sen dışarda martılar gibi özgür iken
Ben can çekişiyorum
Bu dört duvar arasında

Günler yaprak gibi dökülürken
Mevsimler kaçarcasına koşarken
Ay parlamaz yıldız ışıldamaz
Yakamoz küserken
Gözümde bir tek damla yaş
Sensizliğe kadeh kaldırıyorum
Şerefe sevdiğim göz yaşım şerefe
ŞEREFE ALDANIŞIM ŞEREFE


ÖzLeM


















Gel benim ruhumun gerçek sesi gel!
Yıllardır sönmeyen alevim, korum.
Gel benim ömrümün hikayesi gel.
Şiirim, sonsuzum, gerçeğim, zorum
Gökle yerin birleştiği kavşakta
Seni bulup bulup kaybediyorum.



İlkin rüzgâr değil sanki nefesti,
Bir kez başlayınca estikçe esti...
Sonra bir upuzun karanlık bastı.
Sürdü hep aynı düş, hep aynı yorum
Şimdi duraklarda her akşam üstü
Seni bulup bulup kaybediyorum.



Yitiksin baharlar, güzeller içinde
Resimler, baharlar, sözler içinde.
Bazen bir iz görüp izler içinde
Cevap umuduyla titriyor sorum.
Sonra en tanıdık yüzler içinde
Seni bulup bulup kaybediyorum...



Bekir Sıtkı Erdoğan

1 Haziran 2008 Pazar


Kuraklık o yıl, New Jersey’in yemyeşil çayırlarını kahverengine
çevirmiş ve tüm New Jerseylilerin gurur kaynağı yüzyıllık dev ağaçların
yapraklarının zamanından önce dökülmesine neden olmuştu.

Kuraklığın kırküçüncü gününde, küçük bir kentin yoksullar mahallesinden geçen
Tom Greenfield adlı genç bir tarım uzmanı, tozlu yolda bir kova suyu
sürüklercesine taşıyan yaşlı bir kadına rastladı.Otomobilinin camını indirdi ve
yaşlı kadına seslendi: “Sizi gideceğiniz yere kadar götürebilir miyim, bayan?”

Yaşlı kadın teşekkür etti ve bir kilometre kadar geride kalan evini işaret etti:
“Zaten şu kadarcık bir yoldan geliyorum” dedi ve yüz metre ötedeki
dev bir meşe ağacını göstererek “Zahmet etmenize gerek yok...” dedi.

“Iki üç adımlık yolum kaldı. ”Greenfield, kadının bir kova suyu ne yapacağını
merak etti. Onu arkasından izledi. Yaşlı kadının, zorlukla taşıdığı kovayı
bahçenin uzak bir köşesindeki büyük meşe ağacına kadar sürükleyip,
sonra da kovadaki suyla meşe ağacını suladığını görünce, hem hayran kaldı,
hem de şaşırdı. Yanına yaklaştı ve sordu: “Bu ağacı sulamak için mi
o bir kova suyu bir kilometre öteden taşıdınız? Güçlükle kaldırdığınıza göre
kova galiba çok ağırdı.” Yaşlı kadın, genç adama gülümseyerek baktı.

“Tam 81 yaşımdayım. Bu ağaç ise, yaşamdaki tek dostum.
Küçük bir kızken arkadaş olmuştum onunla. Şimdi hiçbiri yaşamayan
tüm arkadaşlarımla bu ağacın çevresinde, bilseniz ne oyunlar oynadık,
onun gölgesinde nasıl dinlendik... Bu ağaç kurursa ne yaparım, ben?

”Tarım uzmanı genç adam, yüzyıllık dev meşe ağacına uzun uzun ve
dikkatlice baktı. Deneyimli gözü, ağacın giderek kurumakta olduğunu görmekte
gecikmedi. Yaşlı kadın, meşe ağacıyla arkadaşlığını anlatmayı sürdürdü:

“Annem beni dövdüğü ya da azarladığı zaman bu ağaca tırmanırdım,
onun kollarına sığınırdım” dedi. “Nişanlım, parmağıma nişanı ağacın altında taktı.
Benim için böylesi anılarla dolu olan bu ağaç için, bir kilometre öteden
bir kova su taşımamı gerçekten çok mu görüyorsunuz?”

Yaşlı kadın ertesi gün elinde su kovasıyla yine meşe ağacına giderken,
ağacın çevresinde beş altı işçinin çalışmakta olduğunu gördü.
Kovayı yere bıraktı ve işçilere doğru koşarak “Bırakın ağacımı” diye bağırdı.

“Dokunmayın benim ağacıma...” Işçilerin başındaki adam kasketini çıkardı
ve yaşlı kadınısaygıyla selamladı: “Ağacınıza kötü bir şey yapmak için değil,
onu kurtarmak için geldik, hanımefendi” dedi. “Ağacınızın köklerinin
çevresinde kanallar açtık ve onları tankerimizin deposundaki suyla doldurarak,
ağacınızı bol bol suladık.” Yaşlı kadın su tankerinin üzerinde yazılı olan
“Greenfield Fidanlığı” adına takıldı. “Fakat ben sizi çağırmadım ki?” dedi.
“Kim gönderdi sizi buraya?” Adam, saygılı tavrıyla yanıt verdi:
“Bizi buraya gönderen kişi, adını söylemedi efendim” dedi.

Yaşlı kadın, yeterli suya kavuşan arkadaşı meşe ağacının altında durdu
dün sohbet ettiği genç adamı anımsamıştı, işçilerin tek tek ellerini
sıktıktan sonra uzaklaşan kamyonun arkasından yaşlı gözlerle baktı.

31 Mayıs 2008 Cumartesi


SERSERİM

Yakamoz altında parlıyordu gözleri
Güneş gibi sıcacıktı elleri
Ama buz kesmiş kalbi
Saçlarını koklasam ellerini tutsam
Yüreğimin sıcaklığını ona akıtsam
Eritir miyim buzlarını



Habersiz kalmış aşktan sevdadan
Olmamış gözlerinin içine sevgi dolu bakan
Tutmamış ellerini başka bir el
Aşkı öğretsem gözlerinin içine baksam
Yıkar mıyım duvarlarını



Kurşundan ağır sözleri
Yüreğimi acıttı gözleri
Ruhumu sızlattı yalnızlığı
Aşkından önce dostu olsam
Yıkar mıyım tabularını.


İşte yanındayım
Tut ellerimden
bak gözlerime
gör yüreğimi
Al götür istediğin yere beni

ÖzLeM

BİZ KİRPİLER

Eski zamanlarda bir kış, gece soğukları başlamış. bu gece soğuğundan
bütün hayvanlar etkilenmişler, büyük kayıplar vermişler ama en çok
kayıp verenler kirpilermiş; bildiğiniz gibi onların pek çok hayvan gibi
kalın kürkleri yok bunların yerine kendilerini sıcak tutması zor olan
dikenleri var. bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi
toplanmış çözüm aramaya başlamışlar, tartışa tartışa en sonunda
büyüklerinden birinin gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına,
birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmeye karar verilmiş.

böylece
kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki
hava sirkülasyonunu da önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.
ve ilk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını
farketmişler ama başka bir sorun varmış, o da üşüyen kirpilerin birbirlerine
fazla yaklaşmalarından dolayı birbirlerine dikenlerini batırmalarıyla
yaralanmalar gerçekleşmiş, daha sonraki gece uzaklığı fazla tutmuşlar
yaralanma korkusundan.

bu yüzden de bazı donma olaylarının önüne
geçememişler ancak her gece buna devam ederek deneye yanıla, deneye yanıla
birbirleinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak
birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.
NE DERSİNİZ BİRGÜN BİZ DE BU DENGEYİ YAKALAYABİLİR MİYİZ?

KİRPİ MİYİZ BİZ?

Kirpi gibiyiz işte, kabul etsek de, etmesek de kirpi
gibiyiz. Uzun uzun dikenlerimiz var, hayata karşı filtrelerimiz. Kimseleri
yaklaştırmıyoruz yanımıza, filtrelerimizden elenmeden kimseler giremiyor,
steril dünyalarımıza. Biri dokunmak isterse bize, hemen dikenlerimizle
savunmaya geçiyoruz.

Tanımadığımız biriyle, bir dakikayı paylaşacağız diye
ölüyoruz korkumuzdan, ya da dostlarımız sırlarımızı görmesin diye,
dikenlerimizin arkasına saklıyoruz tüm özelimizi. En çok değer
verdiklerimizin sevgisini bile, dikenlerimizin başladığı yerde
bitiriyoruz. Hiç savaş yaşamadığımız dünyada, kendi yarattığımız sosyal
bir savaşımızın içinde dikenlerimizle saldırıyor, dikenlerimizle
savunuyoruz.

Kirpi gibiyiz, herkese her şeye mesafeli, her olaya her
insana temkinli. Kirpi gibi korkak, kirpi gibi çekingeniz. Ve dünyanın
en yalnız mahluku olan kirpi gibi ozumuzde bizler de yalnızız...
Kendi ellerimizle kiramaz miyiz bu dikenlerimizi?

Asamaz miyiz baska dikenleri sevgimizle?
Yoksa her şeyi boş verip de dikenlere ragmen uzatamaz miyiz
ellerimizi, belki biraz torpulemek ugruna?
Cok mu acir canimiz kanayan parmak uçlarımizla ve bize
kalan kronik yalnızlığımızla?

Hayat mi katilastiriyor bizleri acaba?
Ya da olgunluk denilen sey bu mu?
Farkindalik ve olgunlugun getirecegi sonuc bu sipsivri
uclarsa, ben, yeni dogmus henuz dikenleri sertlesmemis kirpi olarak kalmayi
hala ve daima tercih ediyorum oyleyse...

benim bir tanecik oğluşum çokk özledim seni

hehe kurdun fino olmuş hali benim gibi annesi olunca üşümesin diye giydirmiştim hayallam çocuğun anatomisini bozmuştum allahın kurdu titriyodu balkona koyunca ya:))))))))))



SABIKAM AŞK

Ayın yüzünde gördüm yüzünü
Güneş gibi hissettim tenini
Yakarcasına canımı
Yağmurda tattım gözyaşının tadını
Yine yakalandım

Sabıkam aşk

Eller sorarken bana seni
Gözlerim ararken yine seni
Ay ışıldamaz, güneş ısıtmazken tenimi
Yine yakalandım

Sabıkam aşk

Aynada bakarken yüzüme
Seni gördüm gözlerimde
Kokunu duydum tenimde
Yine yakalandım

Sabıkam aşk

Ayrılırken baktığın gözlerim,
Artık ışıldamıyor
Hani o hayat dolu kıpır kıpır çarpan yüreğimmmm
O artık çarpmıyor
Hani seni görünce tutulan dilimmmm
Artık konuşmuyor
Hani seninle kesilen nefesimmmm
Artık soluk almıyor
Seninle titreyen tenimmmm
Artık yaşamıyor yine yakalandım

Sabıkam aşk

Toprak aldı aşkımı
Toprak aldı umutlarımı
Toprak aldı bedenimi
Beni bu sefer Azrail yakaladı

Sabıkam yine aşk.

ÖzLeM

30 Mayıs 2008 Cuma


İŞTE ERKEKLERİN BİRER MELEK OLDUĞUNUN KANITI...

Bir gün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür.

'Aman tanrım' diye bağırdığında bir peri belirir ve 'Ne diye bağırıyorsun ?' der.

Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler.

Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir.

'Baltan bu muydu ?' diye sorar.

Ormancı 'hayır' diye cevaplar.

Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar.

'Baltan bu muydu ?

Ormancı yine 'hayır' diye cevaplar.

Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar.

'Baltan bu muydu ?'

Ormancı 'evet' der.

Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir.

Ormancı mutlu bir şekilde evine döner.

Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer.

Ormancı 'aman tanrım' diye bağırır.

Peri yine belirir ve sorar: 'Ne diye bağırıyorsun ?'

Ormancı karım suya düştü der.

Peri suya dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte geri döner.

'Senin karın bu mu?' diye sorar.

Ormancı 'evet' der.

Peri sinirlenmiştir, 'Yalan söylüyorsun, gerçek bu değil' der.

Ormancı 'özür dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin, ona da hayır deseydim karımla
dönecek ve her üçünü de bana verecektin. Ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur...

Bu hikayeden alınacak ders :

Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının yararı içindir. Kendileri için birşey istiyorlarsa ekmek çarpsın.....