31 Mayıs 2008 Cumartesi


SERSERİM

Yakamoz altında parlıyordu gözleri
Güneş gibi sıcacıktı elleri
Ama buz kesmiş kalbi
Saçlarını koklasam ellerini tutsam
Yüreğimin sıcaklığını ona akıtsam
Eritir miyim buzlarını



Habersiz kalmış aşktan sevdadan
Olmamış gözlerinin içine sevgi dolu bakan
Tutmamış ellerini başka bir el
Aşkı öğretsem gözlerinin içine baksam
Yıkar mıyım duvarlarını



Kurşundan ağır sözleri
Yüreğimi acıttı gözleri
Ruhumu sızlattı yalnızlığı
Aşkından önce dostu olsam
Yıkar mıyım tabularını.


İşte yanındayım
Tut ellerimden
bak gözlerime
gör yüreğimi
Al götür istediğin yere beni

ÖzLeM

BİZ KİRPİLER

Eski zamanlarda bir kış, gece soğukları başlamış. bu gece soğuğundan
bütün hayvanlar etkilenmişler, büyük kayıplar vermişler ama en çok
kayıp verenler kirpilermiş; bildiğiniz gibi onların pek çok hayvan gibi
kalın kürkleri yok bunların yerine kendilerini sıcak tutması zor olan
dikenleri var. bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi
toplanmış çözüm aramaya başlamışlar, tartışa tartışa en sonunda
büyüklerinden birinin gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına,
birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmeye karar verilmiş.

böylece
kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki
hava sirkülasyonunu da önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış.
ve ilk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını
farketmişler ama başka bir sorun varmış, o da üşüyen kirpilerin birbirlerine
fazla yaklaşmalarından dolayı birbirlerine dikenlerini batırmalarıyla
yaralanmalar gerçekleşmiş, daha sonraki gece uzaklığı fazla tutmuşlar
yaralanma korkusundan.

bu yüzden de bazı donma olaylarının önüne
geçememişler ancak her gece buna devam ederek deneye yanıla, deneye yanıla
birbirleinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak
birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.
NE DERSİNİZ BİRGÜN BİZ DE BU DENGEYİ YAKALAYABİLİR MİYİZ?

KİRPİ MİYİZ BİZ?

Kirpi gibiyiz işte, kabul etsek de, etmesek de kirpi
gibiyiz. Uzun uzun dikenlerimiz var, hayata karşı filtrelerimiz. Kimseleri
yaklaştırmıyoruz yanımıza, filtrelerimizden elenmeden kimseler giremiyor,
steril dünyalarımıza. Biri dokunmak isterse bize, hemen dikenlerimizle
savunmaya geçiyoruz.

Tanımadığımız biriyle, bir dakikayı paylaşacağız diye
ölüyoruz korkumuzdan, ya da dostlarımız sırlarımızı görmesin diye,
dikenlerimizin arkasına saklıyoruz tüm özelimizi. En çok değer
verdiklerimizin sevgisini bile, dikenlerimizin başladığı yerde
bitiriyoruz. Hiç savaş yaşamadığımız dünyada, kendi yarattığımız sosyal
bir savaşımızın içinde dikenlerimizle saldırıyor, dikenlerimizle
savunuyoruz.

Kirpi gibiyiz, herkese her şeye mesafeli, her olaya her
insana temkinli. Kirpi gibi korkak, kirpi gibi çekingeniz. Ve dünyanın
en yalnız mahluku olan kirpi gibi ozumuzde bizler de yalnızız...
Kendi ellerimizle kiramaz miyiz bu dikenlerimizi?

Asamaz miyiz baska dikenleri sevgimizle?
Yoksa her şeyi boş verip de dikenlere ragmen uzatamaz miyiz
ellerimizi, belki biraz torpulemek ugruna?
Cok mu acir canimiz kanayan parmak uçlarımizla ve bize
kalan kronik yalnızlığımızla?

Hayat mi katilastiriyor bizleri acaba?
Ya da olgunluk denilen sey bu mu?
Farkindalik ve olgunlugun getirecegi sonuc bu sipsivri
uclarsa, ben, yeni dogmus henuz dikenleri sertlesmemis kirpi olarak kalmayi
hala ve daima tercih ediyorum oyleyse...

benim bir tanecik oğluşum çokk özledim seni

hehe kurdun fino olmuş hali benim gibi annesi olunca üşümesin diye giydirmiştim hayallam çocuğun anatomisini bozmuştum allahın kurdu titriyodu balkona koyunca ya:))))))))))



SABIKAM AŞK

Ayın yüzünde gördüm yüzünü
Güneş gibi hissettim tenini
Yakarcasına canımı
Yağmurda tattım gözyaşının tadını
Yine yakalandım

Sabıkam aşk

Eller sorarken bana seni
Gözlerim ararken yine seni
Ay ışıldamaz, güneş ısıtmazken tenimi
Yine yakalandım

Sabıkam aşk

Aynada bakarken yüzüme
Seni gördüm gözlerimde
Kokunu duydum tenimde
Yine yakalandım

Sabıkam aşk

Ayrılırken baktığın gözlerim,
Artık ışıldamıyor
Hani o hayat dolu kıpır kıpır çarpan yüreğimmmm
O artık çarpmıyor
Hani seni görünce tutulan dilimmmm
Artık konuşmuyor
Hani seninle kesilen nefesimmmm
Artık soluk almıyor
Seninle titreyen tenimmmm
Artık yaşamıyor yine yakalandım

Sabıkam aşk

Toprak aldı aşkımı
Toprak aldı umutlarımı
Toprak aldı bedenimi
Beni bu sefer Azrail yakaladı

Sabıkam yine aşk.

ÖzLeM

30 Mayıs 2008 Cuma


İŞTE ERKEKLERİN BİRER MELEK OLDUĞUNUN KANITI...

Bir gün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür.

'Aman tanrım' diye bağırdığında bir peri belirir ve 'Ne diye bağırıyorsun ?' der.

Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler.

Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir.

'Baltan bu muydu ?' diye sorar.

Ormancı 'hayır' diye cevaplar.

Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar.

'Baltan bu muydu ?

Ormancı yine 'hayır' diye cevaplar.

Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar.

'Baltan bu muydu ?'

Ormancı 'evet' der.

Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir.

Ormancı mutlu bir şekilde evine döner.

Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer.

Ormancı 'aman tanrım' diye bağırır.

Peri yine belirir ve sorar: 'Ne diye bağırıyorsun ?'

Ormancı karım suya düştü der.

Peri suya dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte geri döner.

'Senin karın bu mu?' diye sorar.

Ormancı 'evet' der.

Peri sinirlenmiştir, 'Yalan söylüyorsun, gerçek bu değil' der.

Ormancı 'özür dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin, ona da hayır deseydim karımla
dönecek ve her üçünü de bana verecektin. Ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur...

Bu hikayeden alınacak ders :

Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının yararı içindir. Kendileri için birşey istiyorlarsa ekmek çarpsın.....

Şimdi bir rüzgâr geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Nerelerde gezmiş tozmuş
Öğrenemedim.

Besbelli denizden çıkıp
Kıyılar boyunca gitmiştir,
Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu
Yüreğini allak bullak etmiştir.

Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru
Bulutları koyun gibi gütmüştür,
Okşayıp otları yaylalarda
Büyütmüştür.

Köylere de uğradıysa eğer
Islak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır,
Güneş altında çalışanlara
İmdat eylemiştir.

Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,
Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz,
Kıraçlarda mavi dikenler..
Toz toprak gözlerine gitmiştir.

Şehirlere uğramış ki yanımdan geçti,
Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,
Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra
Alıp gitmiştir.

Şimdi bir rüzgâr geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Soraydım söylerdi herhalde.
Soramadım.



Cahit KÜLEBI

En sevdiğin elbisemi giydim bu gece
Kokunu sürdüm, solgun yüzünü okşadım
Sessizce saçlarından öptüm.
Yazdığın mektupları okudum, kana kana su içer gibi
Plâklarını çaldım.
Ah! En çok o şarkıda özledim seni...



Issızlık kapıyı çaldı,
Açmaya korktum gece yarısı.
Şehir uykuya daldı,
Baktım dışarıya; katran karası.
Rüzgâr telaşla kokunu getirdi bana
Aldım koynuma.
Buseni hafızamdan koparıp iliştirdim dudaklarıma
Üşüdüm karanlıkta.
Tenine dokundum beni hissetsin diye
Ellerimi tut, ısıt diye.
Aç gözlerini...



Erguvanlarına su verdim
İçerken benimle konuştular
Yastığını okşadım, kokladım
Anılar uçuştular.
Soluğun saçlarımı yaladı, sanki bir meltem gibi
Teninin kokusu karıştı kokuma.
Yakıştılar...



Boğuldum karanlıkta.
Yanı başımdasın benden çok uzaklarda
Ellerimi tut, dokun bana
Aç gözlerini...



Attım kendimi caddelere,
yeşil ceketin sardı beni.
Yürüdüm üstüne karanlığın, korkusuz.
Tuttum elini...



Can Dündar

27 Mayıs 2008 Salı

DEVAMI DAHA SONRA


BU TEDIRGINLIK KUCUKLUGUMDEN KALMA
SOGUK BENI URKUTSEDE
RUZGARI SEN DIYE OPUYORUM
BIR KEZ DAHA BENI CALMA ASK
YIGILIRIM TEK DARBEDE
BAKSANA KAN DOKUYORUM
NEREYE GITTIGIMI SORMA ASK
BIR KEREDE CEVAPSIZ KAL
YILDIZLARI HASRET YAPIP GOKTEN SOKUYORUM BELKI
YETER BI YALVARMA
ONURUN ILAH OLMUS ELINDE
BAK BEN BILE HAYATIN ONUNDE
DIZ COKUYORUM

ÖzLeM

BEN İLK MISRALARINI YAZDIM SİZ DEVAMINI GETİRİN


Gozlerımın daldıgı noktada
Senın hayalın var hep karsımda
Kendı bedenın bırakıp gıttı benı
Hayalın neden yanı basımda
Sen benı hapsedıp kactın bu yanlızlıga
Sen dısarda martılar gıbı ozgur ıken
Ben can cekısıyorum
Bu dort duvararasında
ÖzLeM

25 Mayıs 2008 Pazar

ARARSAN


Beni aramaya çıkarsa düşlerin
Hüznün ruhuna çizdiği resimlerdeyim
Gamsız bir gecenin karanlığında değil
Yüreğinde kanayan kesimlerdeyim

Aklına düşerim hani olur da
Güzelliklerin görünmeyen yüzünde ara
Sevginin menfaate döndüğü yerde
Bir gönül yarasının izinde ara

Yıkılmış umutların enkazından geç
Öksüz bir çocuğun gözünde ara
Ağıtların tüttüğü evlere uğra
Bir ananın boş kalmış dizinde ara

Beni yıldızlarda arama boşa
Yüreğini yasa boğan sızılardayım
Dertlerinle bulursun beni başbaşa
Senin gibi karayazılardayım

Sahte sevgileri tanımaz kalbim
Beni seven gönüllerin ocağında ara
Menfaatle bakmasını bilmez gözlerim
Beni gerçek dostlukların kucağında ara

Mutluluğu anlatan şarkılarda değil
Yaralı yüreklerin ağıtlarında ara
Beni menfaat ve ihanetten uzakta
Yağacak sevgi bulutlarında ara

Öyle senden çok uzaklarda değilim
Görmesini bilen gözlerin bakışındayım
Belki sana senden daha yakın bir yerde
Çarpan kalbinin her atışındayım

Aklına düşerim hani olur da
Beni sığmadığın duyguların içinde ara
O kadar da kolay bulurum sanma
Beni benim seni görebileceğim biçimde ara

DÜŞÜN Kİ


Kulaklarım adını hiç duymamış
Ve hiç tekrar etmemiş, isminin ilk hecesini,
Yalçın kayalarda akislenen seda gibi
Düşün ki,

Düşüncelerimde hiç olmamışsın sen
Uğultusu avuçlarımda kalan rüzgar gibi geçmişsin.
Ay ışığına hasret yakamozlarının vuslatıymış,
Tam yerine ve tan yerine vuran o umutlarının gölgesi...
Düşün ki,

Bir sigara içimlik vakitmişsin,
Ciğerime ecza diye dolan
Ya da uğrak bir, giderlemeyen efkâr kahvehanesi...
Düşün ki,

Bardakta eriyen; ebediyen beklemekmiş, şeker sanılan
Kırık bir sandalyeymiş umutlarımı yasladığım...
Düşün ki,

Bir uçurum dibiymiş, bakışlarındaki o mana
Oyuncaksız kalmasıymış bir çoçuğun
Ya da bir annenin yavrusuna hasreti...
Düşün ki,

Yanık bir Anadolu türküsüymüşsün,
Çeşme başındaki güzel kızlara inat
Ve inat, gurbetin tüm güzelliklerine...
Düşün ki,

Gam yüklü duvarda asi, kırık bir aynaymışsın
Hep yarım, hep eksik, hep mahçup..
Ayna karşısında kırık bir bakış,
Kaybolan diğer yarısındaki tılsım..
Bir yağmur olmuşsun
Ve tanelerin düşermiş pembe düşlerimin düştüğü yere..

Düşün ki, bir orada bir burada
Bir gurbette bir sılada
İsminin yalın, yanlızlığımın çoğul halinde..
Ve arkasına saklanmış binlerce yürek
O binlerce yürekten düşen..Tek bir düş
Ve ılık bir nefesinde üşümüş...
Düşün ki,

Uzak hatıralarım kalmış sende
Tek kişilik bir oyun
Gurbete bir tren bileti
Ya da yarası,
Yarısından büyük olan yırtık bir resim...
Düşün ki,

Hiç olmamış
Hiç çalınmamış bir beste
Hiç tadılmamış bir zehir,
Düşün ki,
Hiç yazılmamış bir şiir...

23 Mayıs 2008 Cuma


Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum

Gidiyorum

bütün acılarımı vurup sırtıma

umutları bırakıp başucuna

ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp

şiirlerimi sarıp bohçama

yüreğimin yangınına gidiyorum

hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.

Gidiyorum

gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp

yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum

içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın

sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar

gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum.


Gidiyorum

başımda gam, gözlerimde nem bütün hatıraları bırakıp geride

usulca çekip kapıyı ardımdan alıp başımı gidiyorum buralardan

şafak sökmeden kimseler görmeden yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum

sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için.


Hoşça kal suyundan çimdiğim dere kana kana içtiğim pınar

say ki yaşamadım bu yerlerde nazlı çiçeklerini okşamadım baharın

bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü

çekip gidiyorum buralardan.


Gidiyorum

bir bilinmeze doğru hem yol, hem yolcu olmaya

acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum bütün yıldızları takıp kanatlarıma

bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum.

Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek

ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde

gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya

bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum


Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim

artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime

ne okuyacak bir şiirim

gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi

bakmadan ardımdaki uçurumlara

alıp götürüyorum yüreğimdekileri de

hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.





Anneciğim!

Evlatlar vardır başarılarını, zaferlerini yazarlar...

Sana yazacak bir başarım, bir ödülüm yok anne.

Keşke olsaydı da, seni sevindirebilseydim.

Keşke, benim de anneme yazacak, anlatacak başarılarım olsaydı.

Ama yok anne...

Sevdiğin, okşadığın saçlarıma aklar düştü anne.

İlk evvel saçlarım hayat mücadelesinde yenildi.

Düşmanlarım hep benden güçlü oldu anne.

Onların tahta kılıçları benim çelikten kılıcımı paramparça etti.

Onlar beni yenmek için ne senaryolar yazdı, ne iftiralar attılar.

Ben, ‘masumum’ bile diyemedim.

Düşmanlarıma hep yenildim anne.

Ve ne yazık ki, dostlarıma da...

Dostlarım da beni hep yendi...

Ben onları dost bilirken onlar beni meydanlarda tuş ettiler.

Arkamda hep bir hançer yarası oldu anne.

Senin anlayacağın, dostlarım beni düşmanlarımdan daha beter etti!

Kahkahayı unuttum, tebessümle dost oldum.

Yüzümde acı bir tebessüm var şimdi.

Bahtıma yenildim anne!

Çocukluk yıllarımın özlemiyle seni aradım anne...

Senden daha şefkatlisini, daha merhametlisini bulamayacağımı bilerek...

Her şey küçükken güzelmiş anne.

Şimdi büyüdüm ve yenilmeyi öğrendim anne.

Gülü çok sevdim, hele alını, pembesini...

Bahtıma hep beyazı düştü anne...

O çok sevdiğim güllerin, dikenlerine yenildim anne...

Açlığa-tokluğa, hastalığa-sağlığa, dosta-düşmana...

Hepsine ama hepsine yenildim...

Senin anlayacağın hayata yenildim anne...

Yenildim...

Kemal Dadaşoğlu

21 Mayıs 2008 Çarşamba

BİR TANE YORUM YAZAN YOK


GÖRKEM PAŞA ( BANA GÖRE TOSUN İSMAİL PAŞA:))




HERŞEYİN BİR SINIRI VARDIR YALANIN BİLE



KOÇ

Canim benim. Ya ben yerim senin o duygusal , mütevazi, ince, anlayis yumagi duygularini! Sen seçildinde mi gönderildin bu dünyaya. Bir insan bukadar mi düzgün, bu kadar mi programli, bu kadar mi anlayisli olabilir.. Bu koçlar var ya, IQ seviyesi yüksek insanlarin burcudur. Dost insan, güzel insan. Insan gibi insan. Allah seni basimizdan, yanimizdan eksik etmesin. Iyi ki varsin! Allah herkese koç gibi dostlar nasip etsin insallah.Bitanem benim, canim canim...




BOGA


Ayy benim güzeller güzelim. Bu bogalar var ya dünya tatlisi, yer gök harikasi, seker mi seker insanlardir. Bal bunlar bal. Bunun sohbetinedoyum olmaz. Iyi sevgili, iyi arkadas, iyi,iyi,iyi,...... say say bitmez bunlar. Hatta bak yazmayayim dedim, ama dayanamayacagim ve sizinle de paylasacagim bu gerçegi. Biliyor musunuz ki sizler; 'bir koç bir dünyayabedeldir'... Onlar sanli burç aleminin, yere göge sigmaz, harikulade burç gurubudur.




IKIZLER


Halt etmis sana iki yüzlü diyenler. Onlar seni çekemiyorlar.Rahatligin,her ortama uyum saglayisin, pratik zekan... Taaa biii ki kiskanirlarseni sekerim. Kim senin gibi kadar özgüven sahibi olmayi istemez ki. Sen hiçbir zaman unutma ikizler, seni hayatin boyunca çekemeyenler olacaktir. Senhiç takma o güzel kafani onlara. Sen burçlarin en sevimlisisin. Adın ikizler ama, sen bitanesin.




YENGEÇ


Allah seni yaratti, melekleri niye yaratti. Ya kardesim nedir bu zerafet, karizma... Sen miknatis misin nesin? Bir insan her girdigi ortamda bu kadar ilgi çekmeyi nasil basarir. Hem de hiçbir çaba bile sarf etmeden.Yoksa sen mükemmelligin es anlami misin? Kim istemez annesi yengeç burcu olsun,esi bir yengeç burcu olsun. Sen var ya olmazsa olmazsin. Burçlarin bas tacısın.




ASLAN


Heyt bee.. gözümüzün senligi, gönlümüzün nuru. Afet-i devran,mükemmel-i cihan. Aslan mi bu aslan. Senin kadar aynalarla barisik olan var mi su dünyada. Sen ki güzelligin simgesi, yer yüzünün günesi. Seninbütün fallarinda nazar çikacaktir. Mümkündür. Baska mümkünati dayoktur. Allah seni kem gözlerden korusun insallah, emi?




BASAK


Merhametlim benim. Karincayi bile incitemeyen, hassas , sevgi dolu,güzel basagim benim. Efendiligin simgesi, kibar insan. Seni varya anlatacak kelime bulamiyorum. Nesin sen? Yoksa kanatsiz bir melek mi? Herkesiniyiligini düsünen, verici , vefakar basak. Senin adin basak degil,barisin,temizligin simgesi beyaz güvercin olmaliydi. Neyse canim üzülme. Biz biliyoruz ya yeter. Üzülme tamam mi? Beyaz güvercinim benim.




TERAZI


Hay sana dengesiz diyen o dengesizler. Ben onlara ne diyeyim bilmiyorum ki!Yahu sen olmasan varya, su insanoglu soyunda bir eksiklik bir yitim olurdu. Sen dengesin insanlik için. Alem buysa kral sensin. Sen susarsan bir neden, konusursan ayri bir neden vardir. Marifetli, kabiliyetli, en artili burç sensin. Senin üstüne burç taniyan, megalomandir. Söylesene senin üstüne burç mu vardir? Ben ki sahsi fikrim, senden iyisini bilmem, tanimam,görmem.




AKREP


Herkes bir akrep olarak dogmayi isterdi inan bana. Güzel gözlerin,gururun, albeninin temel tasi akrep. Senin kadar hayatina hakim, senin kadaryaptigi isin arkasinda durabilen kaç kisi kaldi artik. Allah senin soyunueksik etmesin. Sen ki, bir bakisiyla buzlari eritebilen, insana senin içinFerhat olup daglari delmeyi istettirebilen insan. Kim demisse sana fesat diye, onlarin hepsi............... Neyse, yine açtıracaklar agzımı. Seningüzel gözlerin bile yeter o kiskançlara. Sen görmezden, duymazdan gel o fesatlari.




YAY


Kainatin bir burcu olsa , kesin yay olurdu. Sanatkar, vefakar, dogrudürüst insan dedikleri sen olsan gerek. İçinde bir tek yay olmayan birarkadas grubunu, ugruma ölecek olsalar bile tanimam ben. Senin heyecan budalasi oldugunu sanan bir grup kendini bilmez, senin o insana hayat verenenerjini çekemeyenlerdir. Burçlar aleminin kozmik mucizesisin sen. Senin havanbile yeter güzelim. Çatlasin çekemeyenlerin.




OGLAK


Sana inatçi diyorlar diye üzülme. Onlar senin istikrarina giptayla bakip, senin yarin bile edemeyen kisiler. Dürüstlük senin burç genlerinde var. Bütün alimler, bilginler genelde oglaktir. Oglak burcu olmak bile,tek basina bir sereftir. Hatta oglak burcu olarak dogamamis kadersizleri çin, oglak burcunu birinci dereceden akrabasi olmak bile ayri bir sereftir. Sen kivrak zekanla, zaten her zaman bir sifir öndesin.




KOVA


Hep çevresindekileri düsünen, insancil duygulari fazla gelismis,sevgi dolu kovalar. Allah sizin iyiliginizi versin emi? Ayol bu ne vericilik, bune genis bir yürek öyle. Sana sabit fikirli diyenler, senin her fikrininbir cevher oldugundan habersiz mi? Esitlik senin için ne kadar önemli. Ah keske herkes senin çeyregin kadar bile olabilse. Sen çok yasa emi?




BALIK


Insanlar öyle duygu yoksunu olmuslar ki, senin bu yaradilisin özü duygusalligini alaya alacak kadar saçmalayabiliyorlar bazen. Senparanoyak degilsin canim, ince fikirlisin. Ama nerdeee, bu ayrimi yapacak kafabazilarinda. Ben senin o yanagina düsen göz yasini seviyorum, o hüzün dolu bakisini seviyorum, o sevgi dolu , gizemli yüregini seviyorum. Sana sıkıcı diyenler bogum bogum sikila insallah. Sen ferah tut kendini. Rahat ol,bosver, takma o çan çan çeneleri kafana.

PATATES TARLASI
Nebraska'da yaşlı bir adam yaşardı. Patates ekimi için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir işti. Tek oğlu olan David ona yardım edebilirdi, fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve müşküliyetini izah etti. Sevgili David, Patates bahçemi belleyemeyeceğimden, kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.SevgilerBaban Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı.

Babacığım, Allah askına bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm.SevgilerDavidErtesi gün sabaha karşı saat 04:00' de FBI ve yerel polis çıka geldi ve tüm sahayı kazdılar, lakin hiç bir cesede rastlamadılar. Yaslı adamdan özür dileyerek gittiler. Ayni gün yaslı adam oğlundan bir mektup daha aldı. Babacığım,Simdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım. SevgilerDavid BiR GÜÇLÜKLE KARŞILAŞTIĞINIZDA, KENDİNİZE BİR KAÇIŞ YOLU DEĞİL, BİR ÇIKIŞ YOLU ARAYIN.

20 Mayıs 2008 Salı


YILLARIM
BIR RUZGAR GIBI ESTI YILLARIM

BIR GUNES GIBI BATTI YILLARIM

YAGMUR TANESI GIBI DUSTU YILLARIM

BIR MAZI GIBI YORGUN GECTI YILLLARIM
BIR BUZ GIBI YERDEN KESILDI AYAKLARIM

MAZISI GERIDE KALMIS SANKI YASANMAMIS

GUZEL GUNLER GERIDE KALMISBIR BACA GIBI TUTTU YILLARIM
YILLARIM BENIMLE BIRLIKTE SURUKLENDI

KADERIM YILLARA DUGUMLENDI

ACILARIM BENIMLE BIRLESTI

HATIRALARIMLA KIRLENDI YILLARIM
ÖzLeM


Şikayet
Coşkun dalgalarla boğuşurken
Yüksek dağlara çıkmaya uğraşırken
Güneş altında üşürken
Seni gördüm yıldızlarda
Sıcacık yüreğinle bana bakarken
Gözlerine baktım yanıyordu
Ellerini tuttum titriyordu
Yüreğine dokundum benim için çarpıyordu
Bi cesaret tuttum ellerini
Bi cesaret baktım gözlerine
Gördüm
O küçücük yüreğindeki kocaman yerimi
Offf offff
Seni kime şikayet edeyim
Göz yaşıma mı yağmura mı
Fırtınalar var içimde
Estirsem yanarım sustursam ölürüm
Ben seni kime şikayet edeyim
Uzattığın ellerin boş kalmasın
O güzel gözlerinde yaş olmasın
O küçücük ama kocaman yüreğini kimse kırmasın
ÖzLeM

Bunları Biliyormusunuz


Kendi dirsegini yalamanin imkansiz oldugunu ?

• Ördegin vakvaklamasinin yanki yaratmadigini ve bunu kimsenin aciklayamadigini?

• Dunyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arizalarin %23 unun, makinenin ustune oturup kendi popolarinin fotokopisini cekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldigini?

• Yasamin boyunca uyku sirasinda yaklasik 70 bocek ve 10 orumcek yiyecegini?( Mmmmh!!:)• Drarin zifiri karanlikta parladigini?

• Eger cok siddetli hapsirirsan, kaburgalarindan birini kirabilecegini?

• Hapsirmayi engellemeye calisirsan,basindaki veya boynundaki damarlardan birinin yirtilabilecegini ve olebilecegini?

• Hapsirdigin sirada gozlerini acik tutmaya calisirsan, yerlerinden firlayabileceklerini?• Domuzlarin vucut yapilarindan dolayi hicbir zaman baslarini yukari kaldirip gokyuzune bakamadiklarini?

• Dunya nufusunun %50 sinin hic telefonla konusmadigini?

• Farelerin ve atlarin kusamadiklarini?

• 1 saat sureyle kulaklikla birsey dinlemenin kulaktaki bakteri sayisini %700 arttirdigini?• Çakmagin kibritten once bulundugunu?

• Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan icin benzersiz oldugunu?

• Bu yaziyi okuyan insanlarin %75 inden fazlasinin, dirseklerini yalamaya calisacaklarini.

ALIŞAMADIM



ALIŞAMADIM
Ne gecelere isyan ettim nede kadere boyun eğdim
Şu genç yaşımda ben ne günler geçirdim
Özledim seni bebeği bazende iç geçirdim
Alışamadım yalnızlığa alışamadım sensizliğe alışamadım

Her yağmur vuruşunda cama sen geldin aklıma
Gecelerin sessizliği düşmanım oldu
Bir kez tutsaydım elini bir kez baksaydım gözlerine
Dahamı zor alışırdım sensizliğe

Oyuncağı elinden alınmış bir bebek gibiyim
Rüya görmesini unutmuş kabuslarla uyananlar gibiyim
Yaşamasını bilmeyen ama yaşayanlar gibiyim
Alışamadım yalnızlığa alışamadım sensizliğe alışamadım

Bir kelebek misali umutların olsaydım
Seher vakti kapını çalan ben olsaydım
Kadehinde içtiğin şarap rüyanda gördüğün düş olsaydım
Alışamadım yalnızlığa alışamadım sensizliğe alışamadım

Tuvalim yetmedi seni çizmeye
Bende gökyüzüne çizdim seni
Yıldızlardan çaldım saçlarının ışığını
Güneşten aldım bakışlarını
Yağmurdan rica ettim göz yaşını
Kelebeklerden esinlendim tenini


Alışamadım yalnızlığa alışamadım sensizliğe alışamadım
ÖzLeM

ŞİMDİ HER NERDEYSEN



şimdi her nerdeysen
bir kıvılcım gönderiyorum yüreğimden yüreğine
her şeye rağmen bir beyaz kıvılcım
içindeki magma patlasın, yüreğin dudaklarından dökülsün diye
bir beyaz kıvılcım
yüreğinde başlamıştı her şey ,sönecekse yüreğinde sönsün diye
belki gelirsin diye
bir beyaz kıvılcım
martılar son çığlıklarını bırakınca sevda limanına
kara gölgeli kumrular konunca yine sahil yoluna
güneş kıpkızıl rengiyle batınca denizin suyuna
siyah perdenin üstüne damlayınca yıldızlar,
usul usul kapat gözlerini ve beni hatırla
uzat bana ellerini
bir kıvılcım düşecek içine
al onu koy YÜREĞİNE.

ONUN GOZLERI ILE GORMEK


ONUN GÖZLERİ İLE GÖRMEK
Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre, nur yüzlü ve badem gözlüydü. Tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları, onun hiçde güzel olmadığını, hatta çirkinbile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı. Çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü,çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı.Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. ...... Genç kızın sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı. Ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti. Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu.Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı.Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü.Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmiş,kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları,dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak Sanki yeniden dünyaya geldim!. dedi. Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış. Estetik ameliyatı siz mi yaptınız? Yaşlı doktor Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!. diye gülümsedi.Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, O' nun gözünden gördün kendini!..

LODOS



LODOS
Yokluğun mu acı verdi aşkın mı bilemedim
Gecelerin soğukluğumu güneşin sıcaklığımı
Düşman oldum lodasa
Sensizliğime aldırmayıp yine öle estiği için
Seninle titreyen ellerim bak hissizleşti
Dilim sevdiğini söylemeye
Yüreğim aşka tövbe etti
Yakamoz sensizliğime ağlarken
Yine lodos sensiz esiyor
Gözlerim kurudu
Kâğıdım bıktı kalemim tükendi
Seni yazmaktan
Kahredercesine kadere
Sana içtim bu gece
Of yine kahrolası lodos sensiz esiyor
Kurudu yüreğim
Sustu sazım demek ki böyleymiş yazım
Hediyen oldu bu yürek sızım
Yağmur başladı kokun sindi şehre
İşte lodos yine sensiz esiyor
Hani gecelerdi yerimiz
Hani yıldızlardı şahidimiz
Hani lodostu sesimiz
Hani benim tenimdi huzur
Hani gözlerimdi o en sevdiğin orman
Ellerim buz kesti sensizlikten
Dudaklarım çatladı
Tenim üşüdü yokluğundan
Yatağım soğudu
Ne ay inandı ne güneş aşkıma
Bir yakamoz anladı,yıldız ağladı
Yine lodos senı kıskandı
ÖzLeM

HOŞGELDİNİZ


HOŞGELDİNİZ

19 Mayıs 2008 Pazartesi

DoStLaRıMa



Dostlar çiçekleri sever.
Onlar yaşamınıza renk katarlar,
koku saçarlar,
göz yaşlarınızı silerler,
sizi güldürürler.
Her zaman oradadırlar,
ihtiyacınız olsa da olmasa da,
zor anlarınızda,
desteklerini hissedersiniz.
toparlanırsınız.
toparlandığınızda,
mutlu olurlar.
Onları düşünün.
size söylemeyebilirler
ihtiyaçları olduğunu hissetirmeyebilirler.
iletişiminizi sürdürün.
Eğer sürdüremeyecek olsanız bile
sizi asla suçlamazlar,
çünkü onlar sizin gerçek dostunuzdur.
her zaman içinizdeki iyiyi görürler,
sizi olduğunuz gibi severler,
sizi hep düşünürler,
sizin için savaşırlar...
Yüreklerinde vaz geçilmez bir yeriniz vardır.
Çok iyi bilirler ki...
varlığınız onlara hayat verir.
dostluklar ebedidir...