5 Haziran 2009 Cuma

CANIM ÜLKEM TÜRKİYE:))














29 Mayıs 2009 Cuma

KARİKATÜRLER













26 Mayıs 2009 Salı

YIKIN DİKTİĞİNİZ HEYKELLERİMİ!


Ey milletim
Ben Mustafa Kemal’im
Cagin gerisinde kaldiysa düsüncelerim
Hala en hakiki mürsit degilse ilim
Kurusun damagim dilim
Özür dilerim

Unutun tüm dediklerimi
Yikin diktiginiz heykellerimi

Özgürlük hala
En yüce deger
Degilse eger
Prangali kalsin diyorsaniz köleler

Unutun tüm dediklerimi
Yikin diktiginiz heykellerimi

Yoksa cagdas medeniyetin bir anlami
Ortacaga tasimak istiyorsaniz zamani
Bas taci edebiliyorsaniz
Sanatin icine tüküren adami

Unutun tüm dediklerimi
Yikin diktiginiz heykellerimi

Yetmediyse acisi siddetin savasin
Anlami kalmadiysa
Yurtta sulh dünyada barisin
Eger varsa ödülü silahlanmayla yarisin

Unutun tüm dediklerimi
Yikin diktiginiz heykellerimi

Özlediyseniz fesi peceyi
Aydinliga yegliyorsaniz kara geceyi
Hala medet umuyorsaniz
Sihtan seyhten dervisten
Sifa buluyorsaniz
Muskadan üfürükcüden

Unutun tüm dediklerimi
Yikin diktiginiz heykellerimi

Esit olmasin diyorsaniz kadinla erkek
Karacarsafa girsin diyorsaniz
Yobazin gazabindan ürkerek
Diyorsaniz ki okumasin
Kadinimiz kizimiz
Budur bizim alin yazimiz

Unutun tüm dediklerimi
Yikin diktiginiz heykellerimi

Fazla geldiyse size
Hürriyet cumhuriyet
Özlemini cekiyorsaniz
Saltanatin sultanin
Hala önemini anlayamadiysaniz
Millet olmanin
Kul olun
Ümmet kalin
Fetvasini bekleyin sayhül islamin
Unutun tüm dediklerimi
Yikin diktiginiz heykellerimi
Rahat Bırakın Beni.

Süleyman Apaydın

sizlerle bulduğum bir şiiri paylaşmak istiyorum. Herhangi bir yorum yapmak istemiyorum sadece şunu sölemek istiyorumki
onu anlamadan bu dünyadan geçmesin hiç kimse.....

16 Mayıs 2009 Cumartesi

ARADA GÜLMEK LAZIM YETER GEMİLERİ KALDIRDIĞIMIZ :)))

TEMBELLİK YASASI

Madde 1 : İnsanlar yorgun doğar dinlenmek için yaşar.

Madde 2 : Çalışmak yorar.

Madde 3 : Gündüz dinlen ki gece rahat edesin.

Madde 4 : Yatağını kendini sevdiğin gibi sev, içinden çıkamayacağın gibi yap.

Madde 5 : Yarın yapabileceğin işi bugün yapma.

Madde 6 : Bugünün işini yarına bırakma, erteleyebileceğin kadar ertele.

Madde 7 : Dinlenen birini görünce otur ona yardım et.

Madde 8 : Oturmak mümkünse ayakta durma, yatmak mümkünse oturma.

Madde 9 : Tembellikten kimse ölmemiş.

Madde 10 : Çalışma isteği duyunca biryere otur isteğin geçmesini
bekle.

EVLİ ERKEĞİN EVRİMİ...

6. hafta: Seni seviyorum
6. ay: Tabii ki, seni seviyorum
6. yıl: Seni sevmesem çoktan çeker giderdim

6. hafta: Aşkım, ben geldim
6. ay: Selam!
6. yıl: Annen ne yemek yapmış?


6. hafta: Zahmet etme, ben açarım
6. ay: Ben açayım mı kapıyı?
6. yıl: Yahu şu kapıya baksanıza!


6. hafta: Sevgilim, Ayşe telefonda
6. ay: Seni arıyorlar
6. yıl: Telefoooon!


6. hafta: Zor bir çocukluk geçirmişsin
6. ay: Senin anan da cins ha
6. yıl: Ulan tam da anana çekmişsin


6. hafta: Bu yaz seni Venedike götüreceğim
6. ay: Tatilde Ankara ya gitsek ne olur?
6. yıl: Niye, evin suyu mu çıktı?


6. hafta: Bu yüzüğü inşallah seversin
6. ay: Resim çerçevesi aldım, her zaman lazım
6. yıl: Şu parayla kendine bir şey al


6. hafta: Hangi filmi görmek istersin?
6. ay: Evita ya gidelim mi?
6. yıl: Evita yı gör, ben çok beğendim


6. hafta: Üzülme sevgilim, leke yapmaz
6. ay: Dikkat etsene yahu!
6. yıl: Amma da sakarsın be kadın!


6. hafta: Ben pek bu fikirde değilim
6. ay: Bu konuda yanlış düşünüyorsun
6. yıl: Saçma sapan konusma, Alla sen


6. hafta: Yaptığın yemeklere de bayılıyorum
6. ay: Bu akşam ne yiyoruz?
6. yıl: Gene mi makarna!


6. hafta: Bir şey içer misin?
6. ay: Bir Martini içerim
6. yıl: Gene buz koymayı unutmuşsun


6. hafta: Bu elbise sana çok yakışmış
6. ay: Bir elbise daha mı aldın?
6. yıl: Kaç para verdin buna?


6. hafta: Özür dileyecek bir şey yapmadın ki
6. ay: Biraz dikkat etsene be kızım
6. yıl: Hay senin eline...

14 Mayıs 2009 Perşembe

SESSİZ GEMİ



Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

YAHYA KEMAL BEYATLI

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken; bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
Hayat her zaman cömert davranmaz bize.
Tersine çoğu kez zalimdir.
Her zaman aynı fırsatları sunmaz.

Toyluk zamanlarını ödetir, hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla kalırız bir gün...

Bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz;
Ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir...

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Sensizlik

Gece uyurken dışarda,
Yıldız parlarken semada,
Rüyalara dalmışken akşam sefası balkonumda.
Hafif hafif serinletirken ilkbahar,
Ben boğuluyorum sensizlik kapımda.
Damağımda kalan tadınla,
Odamdaki kokunla,
Bitti dediğin anda;
Yıldız kaydı yakamozun ortasına,
Nefes aldığım tek limandın,
Yarım kalmışlığınla.

BİRDAHA SENİN KADAR GÜZEL DUYGULARI ANLATAN ÇIKMAZ RAHMETLE ANIYORUM


Hangi Ayrılık

Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?

Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan
zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?

Bu Nasıl Ayrılık
YUSUF HAYALOĞLU

herşey sensin!!


koydum sevinçlerimi önüme baktım hepsi sensin
yazdığım şiirlerin her hecesi
üzüldüğüm tüm filmler..

yıpranmamış hayatlar büyük hüzünler bekler
her işte bir hayır bu işte hepsi sensin.

şimdi senden vazmı gecmeli
masal olup yola devammı etmeli?
ben kalpten sorumlu
aşka sorun duydum anladım herşey sensin
yalın


Seni ne kadar ilgilendirir??‏

Duvardaki catlaktan bakan

fare, çiftlik sahibi ile karisinin

bir paket actiklarini gordu


"Icinde yiyecek mi var?'"

derken - - -

Bir baktı ki

fare kapanı!!.

Hemen bahceye kosup,

alarmi verdi :

Evde kapan var!
Evde kapan var!'


Tavuk gidaklayip ,

kafayi kaldirdi ve,

'Bay fare", bu sizin icin ciddi

bir sorun olsa da sahsen, beni ilgilendiren

bir tarafi yok ne yazik ki! .

Fare donup bu sefer domuzcuga,

"Evde kapan var,

evde kapan var"!

dedi.

Domuzcuk konuyla ilgilendi ama,

kendi hesabina

'Uzgunum bay fare, vah, vah

emin ol senin icin dua edecegim"

dedi.



Fare bu kez öküze yoneldi:

"Evde kapan var!"

"Evde kapan var!"

diye bagirdi nefes nefese.



Öküz: 'Wow, Bay Fare,

Senin icin uzuldum,

ama burnumu sokacagim bir sey degil.'

dedi.

E farenin de basini egip,

gitmekten baska caresi kalmamisti...

yalnizlik ve terkedilmislik hisleri icinde,

fare kapani ile artik....tek basina basa

cikmaya calisacakti!.

***

O aksam evde, alisilmamis bir ses duyuldu.

Sanki bir kapan,

avinin uzerine kapanmisti.

Sese kosan cifcinin karisi, karanlikta kapana,

zehirli bir yilanın kuyrugu kaptirdigini gormemis.

Yilan da onu isirmisti..



Ciftci karisini hastaneye kosturdu,

Karisi eve atesli dondu.



E atesli insana ne verilir??

sicacik bir tavuk corbasi!!!.

Tavuk acilen pisirilmis!



Ama kadin hala iyilesmiyormus,

E es dost ahbap, gelince hasta ziyaretine,

ciftci de sofraya domuzcugu cikarmak

zorunda kalmis!!!.



Ama ciftcinin karisi iyilesmemis;

ölmüs!!!!!.



Aman ne kalabalik gelmis cenazeye,

ne kalabalik!!!

Bu sefer de konuklari,

doyurmak icin kesilen öküz olmus....

Fareye de olan biteni

deliginin ardindan izlemek kalmis!....

***

Onun icin bir daha,

seni ilgilendirmeyen bir sorun

karsina cikarsa... bir dusun!!! ----

Birimiz tehdit altindaysak,

hepimiz risk altindayiz.

8 Mayıs 2009 Cuma



ÇOK GEÇ
Çatlamış susuz topraklarda,
Bir çöl fırtınasında buldum seni.
Kalabalık içinde buldu gözlerim gözlerini.
Ellerim itse de ellerini,
Gözlerim bakmaya korksa da gözlerine,
O anda aktın yüreğime.
Halbuki kilitliydi kalbim,
Kapatmıştı kapılarını aşka sevdaya,
Hiç yer yoktu yüreğimde heyecana,
Kocaman bir yanlışın ortasında,
Nerden girdin dünyama?...
Koşarak kaçmak istedim defalarca,
Ah sökebilseydim yüreğimi yerinden,
Atabilseydim rüyalarımdan sesini,
Çok geç,
Aşktan vazgeçmek için,
Çok geç....
Sanki yıllardır tanıyorum sesini,
Sanki yıllardır tutuyorum ellerini,
Sanki gözlerin benimdi hep.
Hiç tutamasam da ellerini,
Bakamasam da gözlerine,
Tadamasam da teninin tuzunu,
Çok geç,
Aşktan vazgeçmek için,
Çok geç.

7 Nisan 2009 Salı

Bana burcunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim:)))

KOÇ

Canım benim. Ya ben yerim senin o duygusal , mütevazi, ince, anlayış yumağı duygularını! Sen seçildinde mi gönderildin bu dünyaya.
Bir insan bu kadar mı düzgün, bu kadar mı programlı, bu kadar mı anlayışlı olabilir.. Bu koçlar var ya, IQ seviyesi yüksek
insanların burcudur. Dost insan, güzel insan. İnsan gibi insan. Allah seni başımızdan, yanımızdan eksik etmesin.
İyi ki varsın! Allah herkese koç gibi dostlar nasip etsin inşallah.
Bi tanem benim, canım canım...

(Parolası:Ben öncü olmak istiyorum!)


BOĞA

Ayy benim güzeller güzelim. Bu bogalar var ya dünya tatlısı, yer gök
harikası, şeker mi şeker insanlardır. Bal bunlar bal. Bunun sohbetine
doyum olmaz. İyi sevgili, iyi arkadas, iyi,iyi,iyi,...... say say bitmez bunlar.
Hatta bak yazmayayım dedim, ama dayanamayacagim ve sizinle de
paylasacagim bu gerçeği. Biliyor musunuz ki sizler; "bir koç bir dünyaya bedeldir"...
Onlar sanli burç aleminin, yere göğe sığmaz, harikulade burç gurubudur.

(Parolası:Yaşamak ve yaşattırmak!)


İKİZLER

Halt etmis sana iki yüzlü diyenler. Onlar seni çekemiyorlar. Rahatlığın,
her ortama uyum saglayışın, pratik zekan... Taaabiii ki kıskanırlar seni
şekerim. Kim senin gibi kadar özgüven sahibi olmayi istemez ki. Sen
hiçbir zaman unutma ikizler, seni hayatın boyunca çekemeyenler olacaktır. Sen
hiç takma o güzel kafanı onlara. Sen burçlarin en sevimlisisin. Adın ikizler
ama, sen bitanesin.

(Parolası: Yeni ve heyecan veren şeyler bulmalıyım!)


YENGEÇ

Allah seni yarattı, melekleri niye yarattı. Ya kardeşim nedir bu
zerafet, karizma... Sen mıknatıs mısın nesin? Bir insan her girdiği ortamda bu kadar ilgi çekmeyi nasıl başarır. Hem de hiçbir çaba bile sarf etmeden.
Yoksa sen mükemmelliğin eş anlamı mısın? Kim istemez annesi yengeç burcu
olsun, eşi bir yengeç burcu olsun. Sen var ya olmazsa olmazsın. Burçların baş tacısın.

(Parolası: Rahat yaşamak / hissetmek istiyorum!)


ASLAN

Heyt bee.. gözümüzün senliği, gönlümüzün nuru. Afet-i devran, mükemmel-i
cihan. Aslan mı bu aslan. Senin kadar aynalarla barışık olan var mı şu
dünyada. Sen ki güzelliğin simgesi, yer yüzünün güneşi. Senin bütün
fallarında nazar çıkacaktır. Mümkündür. Başka mümkünatı da yoktur. Allah
seni kem gözlerden korusun inşallah, emi?

(Parolası: Kendimi kanıtlamam lazım! )


BAŞAK

Merhametlim benim. Karıncayı bile incitemeyen, hassas , sevgi dolu,
Güzel başağım benim. Efendiliğin simgesi, kibar insan. Seni varya anlatacak
kelime bulamıyorum. Nesin sen? Yoksa kanatsız bir melek mi? Herkesin
iyiliğini düsünen, verici , vefakar başak. Senin adın başak değil, barışın,
temizliğin simgesi beyaz güvercin olmalıydı. Neyse canım üzülme. Biz
biliyoruz ya yeter. Üzülme tamam mı? Beyaz güvercinim benim.

(Parolası: Çevreme nasıl yararlı olabilirim?)


TERAZİ

Hay sana dengesiz diyen o dengesizler. Ben onlara ne diyeyim bilmiyorum
ki! Yahu sen olmasan varya, su insanoğlu soyunda bir eksiklik bir yitim
olurdu. Sen dengesin insanlık için. Alem buysa kral sensin. Sen susarsan
bir neden, konusursan ayrı bir neden vardır. Marifetli, kabiliyetli, en
artılı burç sensin. Senin üstüne burç tanıyan, megalomandır. Söylesene senin üstüne burç mu vardır? Ben ki şahsi fikrim, senden iyisini bilmem, tanımam, görmem.

(Parolası: Bir bütün olabilmek icin "sana" ihtiyacım var!)


AKREP

Herkes bir akrep olarak doğmayı isterdi inan bana. Güzel gözlerin,
gururun, albeninin temel taşı akrep. Senin kadar hayatına hakim, senin
kadar yaptığı işin arkasında durabilen kaç kişi kaldı artık. Allah senin
soyunu eksik etmesin. Sen ki, bir bakışıyla buzları eritebilen, insana senin için
Ferhat olup dağları delmeyi istettirebilen insan. Kim demişse sana fesat
diye, onlarin hepsi............... Neyse, yine açtıracaklar ağzımı. Senin
güzel gözlerin bile yeter o kiskançlara. Sen görmezden, duymazdan gel o
fesatları.

( Parolası: Sebepleri oluşturmak istiyorum!)


YAY

Kainatin bir burcu olsa , kesin yay olurdu. Sanatkar, vefakar, doğru
dürüst insan dedikleri sen olsan gerek. İçinde bir tek yay olmayan bir
arkadaş grubunu, uğruma ölecek olsalar bile tanımam ben. Senin heyecan budalası
olduğunu sanan bir grup kendini bilmez, senin o insana hayat veren
enerjini çekemeyenlerdir. Burçlar aleminin kozmik mucizesisin sen. Senin
havan bile yeter güzelim. Çatlasın çekemeyenlerin.

( Parolası: Nasıl büyüyebilirim?)


OĞLAK

Sana inatçı diyorlar diye üzülme. Onlar senin istikrarina gıptayla
bakıp, senin yarın bile edemeyen kişiler. Dürüstlük senin burç genlerinde var.
Bütün alimler, bilginler genelde oğlaktir. Oğlak burcu olmak bile, tek
başına bir sereftir. Hatta oğlak burcu olarak doğamamıs kadersizler
için, oğlak burcunu birinci dereceden akrabası olmak bile ayrı bir
şereftir.Sen kıvrak zekanla, zaten her zaman bir sıfır öndesin.

( Parolası: Bir hedefe ulaşmak istiyorum!)


KOVA

Hep çevresindekileri düsünen, insancıl duygulari fazla gelişmiş, sevgi
dolu kovalar. Allah sizin iyiliğinizi versin emi? Ayol bu ne vericilik,
bu ne geniş bir yürek öyle. Sana sabit fikirli diyenler, senin her fikrinin
bir cevher oldugundan habersiz mi? Eşitlik senin için ne kadar önemli. Ah
keşke herkes senin çeyreğin kadar bile olabilse. Sen çok yaşa emi?

( Parolası: Ben mükemmel bir bireyim!)


BALIK

İnsanlar öyle duygu yoksunu olmuşlar ki, senin bu yaradılışın özü
duygusallığını alaya alacak kadar saçmalayabiliyorlar bazen. Sen
paranoyak değilsin canım, ince fikirlisin. Ama nerdeee, bu ayrımı yapacak kafa
bazılarında. Ben senin o yanağına düşen göz yaşını seviyorum, o hüzün
dolu bakışını seviyorum, o sevgi dolu , gizemli yüreğini seviyorum. Sana
sıkıcı diyenler boğum boğum sikila inşallah. Sen ferah tut kendini. Rahat ol,
boşver, takma o çan çan çeneleri kafana.

( Parolası: Hepimiz birbirimizle bağlantılıyız.)

29 Mart 2009 Pazar

HOCALAR UÇUK OLUNCA

Renkli kişiliğiyle ün yapmış bir felsefe hocası, yılın son sınavını yapmak
üzere sınıfa girmiş.. Bütün öğrenciler çok heyecanlı, hepsi merakla soruları
bekliyorlar, felsefe hocası sınıfa şöyle bir bakmış, derken sandalyesini kaptığı
gibi kürsünün üzerine koymuş..
- İşte 100 puanlık tek soru demiş.. Bana bu sandalyenin var olmadığını ispat
edin.

Herkes bir girişmiş yazmaya efendim hızlı hızlı yazanlar harıl harıl düşünenler
derken, aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazmış sonra kalkmış hocasına
vermiş ve sınavı bitirip çıkmış...

Sonuçlar açıklandığı zaman bir bakmışlar koca sınıfta 100 üzerinden 100
alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan çocuk!
Peki, acaba çocuğa 100 puan getiren o tek cümle neymiş?
Cevap kâğıdına sadece şunu yazmış:

- HANGİ SANDALYE?

HOCALAR UÇUK OLUNCA – 2

Bir üniversitede bir ödev verilmiş ve bu ödevden 100
almayı bir kişi başarabilmiş.
Kompozisyon Ödevi:
Aşağıdaki konulara kısa ve etkili bir şekilde değinen bir
kompozisyon yazın.
1. Din
2. Cinsellik
3. Gizem
100 alan ödev:

"Allahım! Hamileyim. Acaba Kimden?"

HOCALAR UÇUK OLUNCA – 3

Seviye: Üniversite
Ders: Eğitim felsefesi
Sınav: Bütünleme

Sınav şu sorudan ibarettir:
"Bildiğiniz iki soruyu yazıp cevaplayınız."

Yalnız bir sorun vardır. Derse hiç devam etmemiş öğrenci dersin
içeriğini hiç bilmemektedir. Dolayısıyla kendine sorabileceği iki adet
soru da bulamamaktadır. Beyninin derinliklerinden, dönemin ilk dersine
girdiğini hatırlar. Bu derste duyduğu cümleden de yeterli doneyi almış.

Soru 1: İlk Milli Eğitim Bakanımız kimdir?
Cevap: Hasan Ali Yücel
Soru 2: Hasan Ali Yücel kimdir?
Cevap: İlk Milli Eğitim Bakanımızdır.

İşlem tamamlanmıştır...
Sınav Sonucu:100
HOCALAR UÇUK OLUNCA – 4

ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan
biri, dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav
sorusu olarak tahtaya;
Why? (Neden?) yazmış.
Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra
herkes bir şeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci,
sınavın ilk dakikasında kâğıdını teslim etmiş.

Bu öğrenci sınavdan 100 almış.
Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış!

WHY NOT (NEDEN OLMASIN Kİ?)

HOCALAR UÇUK OLUNCA – 5

Aynı hoca başka bir sınavda "Risk Nedir?" diye soruyor.
Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor
kâğıdını. Kâğıdın üst kısmında sadece isim-soyadı
yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak. En altta ise
"İşte risk budur!" diye yazıyor. Ve sonuçta da sınıftaki en
yüksek notu alıyor.
Hocanın bir sonraki sınavında yine "Risk Nedir?"
sorusuyla karşılaşan öğrencimiz tekrar boş kağıt verince
bu sefer 0 alıyor.
Tabii koşa koşa hocaya gidip sebebini soruyor.<>İşte cevap:

Aynı şartlar altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!
HOCALAR UÇUK OLUNCA – 6

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Hocanın biri
sınavda, o günlerde devam etmekte olan bir davanın
detaylarını vermiş ve sonucun ne olacağını sormuş. Tabii,
bütün öğrenciler ha babam, de babam, sayfalarca
yazmaya başlamışlar. Ama bir öğrenci kağıdını sınavın ilk
dakikasında vermiş. Ve buna rağmen 100 almış.
Öğrencinin yanıtı tek cümleymiş:

"Devam eden dava hakkında yorum yapılamaz."

ANNELERİMİZDEN NELER ÖĞRENDİK:))

İYİ YAPILMIŞ BİR İŞİ TAKDİR ETMEYİ:
Bana bakın, çıkın birbirinizi dışarda gebertin, evi daha yeni temizledim.

DUALARIN GÜCÜNÜ:
Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu fark etmedi.

ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI:
O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi hepsini karşı sahilden toplarsın.

MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ:
Ben öyle diyorsam öyledir.

İLERİ GÖRÜŞLÜ OLMAYI:
Çıkmadan önce temiz bi çamaşır giy.
Yolda allah korusun başına bir şeyi gelir, kirli çamaşırla etrafa rezil olursun.

HAYATIN TRAJİKOMİK YANLARINI:
Sen daha orda gülmeye devam et,
birazdan ben seni tam güldürücem.

HAYATIN ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU:
Kapa çeneni ve çorbanı iç.

DAYANIKLI OLMAYI:
O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak yok.

HAVA RAPORU TAHMİNİ YAPMAYI:
Şu dağınıklığa bak. Yabancı biri görse Odanın ortasından kasırga geçmiş sanır.

ABARTMAYI:
Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarınla içeri yürüme diye.

DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ:
Babana çekiceğine biraz bana çekseydin ne olurdu.

SABIRLI OLMAYI:
Baban eve gelsin, sen görürsün.

HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI:
Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı.

DİYALOG KURMAYI:
Sana bir şey sorduğumda cevap ver.
NE SÖYLEYEYİM ANNE?
Sus ! bana cevap verme.

TIP BİLGİLERİNİ:
Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin,göreceksin gününü.

OLGUN OLMAYI:
Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin.

GENETİK BİLGİLERİ:
Sen de o lanet olası babana çektin.

BİLGELİĞİ:
Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman.

VE ... ADALETİ:
Bir gün senin de çocukların olacak, inşallah onlar da sana senin şimdi bana
yaptıklarını yaparlar.

Bunları ANNELERİMİZDEN ÖĞRENDİK !!!

24 Mart 2009 Salı

BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ

* Kaydedilen en uzun tavuk uçuşu 13 saniyedir
* Dünyadaki beyaz karıncaların toplam ağırlığı insanlarin 10 katıdır.
* Eşeklerin gözleri dört ayaklarını da görebilecek şekildedir.
* Kedilerin her bir kulağında 32 adele vardır.
* Kutup ayıları solaktır.
* Zürafalar 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptirler.
* Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
* Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuştur.
* İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
* Develerin üç tane kaşı vardır.
* Kirpiler suyun üzerinde batmadan kalırlar.
* Istakozların kanı mavi renktedir.
* Eski Mısır’da kediler kutsal hayvan sayılıyordu ve öldükleri zaman insanlar saygılarını göstermek için kaşlarını kazırlardı.
* Fil yavrusu, hortumuyla annesinin kuyruğuna tutunarak dolaşır. Sürü içindeki dişiler doğumlarını birbirlerine göre ayarlayıp sırayla doğum yapıyorlar.
* Kuş örümceği sırtında 300 yavrusuyla gezer.
* Keseli farenin yavruları annelerinin sırtına ısırarak tutunur.
* Salyangozların 25 bine yakın dişi vardır.
* Yılanlar duyamaz.
* Zürafalar yüzemez.
* Kediler şeker tadını ayırt edemez.
* Timsahlar, dillerini dışarıya çıkaramazlar.
* Kangurular, geriye doğru yürüyemez.
* Kelebekler, ayakları ile tat alırlar.
* Atlar, bir ay ayakta kalabilirler.
* Fareler kusamaz.
* Deniz kobrası, dünyanın en zehirli yılanıdır.
* Filler zıplamayan tek memelilerdir.
* Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.
* 2 bin 600 kurbağa cinsi vardır.
* Bir sineğin, saatteki hızı 8 km’dir.
* Yunuslar, gözleri açık uyurlar.
* Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
* Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
* İnek sütünün pH değeri 6’dir.
* Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
* Dalmaçyalilar gut olmayan tek köpek cinsidir.
* Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
* Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
* Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
* Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.
* Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
* Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
* Meşe ağaçları elli yasına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
* Aslanlar bir günde 50 kez çiftleşebilirler.
* İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak bas parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
* Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
* Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde “başkent” anlamına gelir.
* Kanada, Kızılderili dilinde “büyük köy” anlamına gelmektedir.
* İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.
* Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
* Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
* Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı. 1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven’da yayınlanmıştı.
* Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
* ABD’de, yasları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır. Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini traş olmak için harcar.
* Geçen 3 bin 500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
* Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
* Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
* İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.
* Günümüzde, evlenenlerin yarısı boşanmaktadır.
* Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
* Her 25 kişiden biri astım hastasıdır.
* Uranüs, çıplak gözle görülebilen bir gezegendir.
* Kaptan Cook, Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır.
* Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
* Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
* Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
* Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu.
* Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya’nın Ishigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
* Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
* Kış aylarında, Moskova’daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alanı kaplar.
* Rusya’da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.
* Norveç’in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
* Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
* Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
* Hindistan’daki yıllık doğum sayısı, Avustralya’nın toplam nüfusundan fazladır.
* Rusya’nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.
* Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.
* Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
* Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
* Salatalığın yüzde 96’si sudur.
* Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
* Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
* Timsahlar renk körüdür.
* Yarim kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
* Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
* Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yasayabilirler.
* Havuca rengini karoten verir.
* İnciler sirkede erir.
* Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
* Rodin’in ünlü ‘Düşünen Adam’ heykeli aslında İtalyan şair Dante’nin portresidir.
* En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.
* Sihirli sözcük ‘abrakadabra’ ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
* Marilyn Monroe’nun altı ayak parmağı vardı.
* Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
* Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay’da düello yapmak yasaldır.
* Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak var.

19 Mart 2009 Perşembe

Kaynana olmak sanattır...

Genç bir çocuk heyecanla annesine gelir ve aşık olduğunu, evlenmek istedigini ve tanıştırmak istedigini söyler.

Ama sadece eglence olsun diye eve 3 kız getirecegini ve annesinin evleneceği kızı tahmin etmesini ister.

Ertesi gün 3 güzel kızla eve gelir.

Otururlar, bir süre sohbet ederler. Bir süre sonra çocuk heyecanla annesine sorar:

'- Tahmin ettin mi' diye.

Anne duraksamadan cevap verir:

'- Ortadaki kızıl saçlı.'

Oğlan hayretle annesine sorar: '- İnanılmaz, nasıl bildin?..'

Anne cevap verir:

'- Bir tek ondan hoşlanmadım...'

18 Mart 2009 Çarşamba

ARADADA OLSA ERKEKLERE İNANMAK LAZIM:)

Evli bir çift
cadılar partisine davetliydi. Dışarıya çıkmak için hazırlanırlarken kadının migreni tuttu, evde kalmak zorundaydı.

Kocasına, partiye yalnız gitmesini, onun eğlencesini bozmak istemediğini söyledi.

Biraz tartıştıktan sonra adam kostümünü giydi ve partiye gitti kadın da birkaç aspirin alıp yattı.
Biraz uyuduktan sonra kendini daha iyi hissederek uyandı ve partiye giderek kocasına sürpriz yapmaya karar verdi.
Tam hazırlanırken 'acaba ben yanında değilken kocam neler yapıyor' diye düşündü ve kocasının kendisini tanımaması için değişik bir kostüm giyerek partiye gitti.

Oraya vardığında bir kenarda onu izlemeye başladı.
Kocası arka arkaya değişik kızlarla ve onlarla çok yakınlaşarak dansediyordu, nereye kadar gidebileceğini görmeye karar verdi.
Kocasına yaklaştı,Onunla çok samimi bir şekilde dansetmeye başladı,kulağına dışarıya çıkabileceklerini fısıldadı.

Arabalardan birine girerek seviştiler ve gece yarısından önce maskeler çıkarılmadan kadın eve gitti, kocasının dönüşünü beklemeye başladı.
Adam sabaha karşı 01.00 sularında döndü ve doğru yatağa gitti.

Kadin : 'Parti nasıldı kocacığım' diye sordu,
Adam : 'Sensiz hiç eğlenemedim tatlım' diye yanıtladı.
Kadın : 'inanmıyorum' diye cevapladı, 'Bahse girerim çok eğlenmişsindir'
Adam : 'Gerçekten hayatım. Partiye gittiğimde bazı arkadaşlarla sıkıldık, altkata inip bütün gece poker oynadık. Fakat kostümümü ödünç verdiğim o Allah'ın cezası herif bir eğlenmiş, bir eğlenmiş,anlata anlata
bitiremedi...

16 Mart 2009 Pazartesi

YAŞINA GÖRE KADINLAR VE ERKEKLER:))))

YAŞINA GÖRE ERKEK

*20 yaşında erkek FİAT gibidir. Küçük ama hızlı.
*20-30 yaş arasında PORSHE gibidir. Hızlı ve konforlu.
*30-40 arası erkek VOLVO gibidir. Biraz sıkıcı ama teknik olarak mükemmel.
*40-50 arası erkek OPEL gibidir. Yapabileceğinden fazlasını vaat eder.
*50-60 arasında ise eski bir FORD gibidir. Harekete geçirmek için ka rbüratöre biraz alkol koymak gerekir.

YAŞINA GÖRE KADIN

*15-25 arasında kadın AFRİKA gibidir. Yarı keşfedilmiş, yarı bakir.
*25-35 arasında AMERİKA gibidir. Tamamı keşfedilmiş ve bilimsel olarak mükemmel.
*35-45 yaşları arasında HİNDİSTAN ve JAPONYA gibidir. Çok ateşli, bilge ve güzel.
*45-55 arasında FRANSA gibidir. Savaştan hasarlı çıkmış ama hala çekici.
*55-60 arasında kadın ALMANYA gibidir. Savaşı kaybetmiştir ama umutları vardır.
*60-70 arasında kadın RUSYA gibidir. Geniş, sakin ama kimsenin gitmediği.
*70'inden sonra kadın TÜRKİYE gibidir. Şanlı bir geçmiş ama gelecek yok.

11 Mart 2009 Çarşamba

KOCA TİPLERİ

Kadın akşam işten çıkar. Çocuğu yuvadan alır. Markete geçer ıspanak alır. Koştura koştura eve döner. Çocuğu soyar, elini yüzünü yıkar.
Kendi üstünü değiştirir. Mutfağa koşar. Bir yandan ıspanakları yıkar bir yandan çocuğun sorularına ve ihtiyaçlarına cevap verir.
Bir yandan sofrayı hazırlar… O DA NE YOĞURT ALMAYI UNUTMUŞTUR! Yoğurtsuz ıspanak olmaz Hemen kocasını arar.

Kocadan Kocaya değişen cevaplar:

1) Ben geç geleceğim. Toplantım var. Yoğurtsuz yiyin ( laçkalaşmış koca)

2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm, tühhhhhh şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz ki. E, yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim, toplantı bu, kaçırsam olmaz. Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur, sonra yoğurt dökecek ıspanak bile bulamayız.
( aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,ama bi yandan da vicdanı sızlayan koca..)

3) Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor......... (İşte bu aldatan koca)

4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ("kazma" tipi koca )

5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ("kalas" tipi koca)

6) Tamam alırım (monotonlaşmış koca)

7) Tamam alırım başka bir şey lazım mı? ( Normal koca)

8) Tamam hayatım alırım başka bir isteğin var mı? (İdeal koca)

9) Aman canııım, ıspanakla mı uğraştın?
Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarıda yiyelim (Yok böyle koca)

8 Mart 2009 Pazar

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart günü Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün kadınlar tarafından ve / ya da kadınlar için konferans, gösteri ve eğlence gibi çeşitli etkinlikler düzenlenir. Kadınlar arası dayanışma ve kadınların toplumdan beklentileri vurgulanır.

Kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ilk kez, 26-27 Ağustos 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında ortaya atıldı ve kabul edildi. Bir çok ülkede her yıl kutlanmaya başladı. İsveç’te ise 1912 yılından itibaren kutlanmaya başladı.


Ancak ilk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde ama her zaman ilkbaharda kutlanıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı tarafından olmuştur.

İki dünya savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de kutlanılmaya başlamasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1977 yılında 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etti.

Kaynak: NATIONALENCYKLOPEDIN


İLGİNÇ BİLGİLER

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;

1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
3. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler.

Türkiye’den Rakamlar ( Milliyet, 8 Mart 2001)

1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.

5 Mart 2009 Perşembe

Müsait Olunca Beni Severmisin?


İçeri girer girmez neşeyle bağırdı:
-Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?
- Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.
Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.

Herşey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda... Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu.
Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu.

Mutfaktan tencere sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti:

-Sana yardım edeyim mi ? dedi, en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı:
-Hayırdır? Bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğrasmayayım. Çok yorgunum zaten.

Yorgunluk nasıl bir şeydi ? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır :
-'Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni..'
diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.

Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.

—Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor.

—Uykuya dalayım da, gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.

Bu kelimeden nefret ediyordu.'Yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle yorgunken'....

—Anneciğim sen yorulma, diye...

—Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz.

Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Bende oynamaktan yoruluyorum. Ne yapayım bilmem?

Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.

—Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla.
Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını.

Deli tavsanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak
tavşan kafası yaptı.

''Bak deli tavşan'' diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür
dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça
kanepeden aşağı sarktı.
Sonra ışıklar geldi.

Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti. Birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.

Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.

Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.

Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşcasına aralanan gözleriyle mırıldandı;
— İşin bitince beni sever misin anne? dedi.

Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.

******
Lütfen sevgimizi yarınlara ertelemeyelim. Hayat telaşına kaptırıp kendimizi, sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.
Unutmayalım ki, yaşamın en güzel yanı sevgidir.

Unutmayalım ki yarın kimseye vaat edilmemiştir.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Aranızda müslüman olan var mı ?

Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve yüksek sesle Cami Cemaatine sorar:

-Aranızda müslüman olan var mı ?

korkudan kimse bişey diyemez. Bir müddet sonra yaşlı bir adam ayağa kalkar ve

" ben müslümanım" der.

Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkarlar. Adam dışarıda ki inek sürüsünü gösterip:

-Amca, şunları kurban edicem de ben beceremem yardım eder misin! ? der.

Yaşlı adam bayağı bir hayvanı kestikten sonra " ben yoruldum , artık başka birini bul "
der....

Adam bu sefer kanlı bıçakla yine camiye girer ve cemaate yüksek sesle tekrar sorar:

-Aranızda başka müslüman var mı , çabuk yanıma gelsin ?

Az önceki giden yaşlı adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı anda imama bakar, imam:

" ulan ne bana bakıp duruyorsunuz , iki rekat namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk yani ? "

14 Şubat 2009 Cumartesi

SEVGILILER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN....

Sevgilisi olanin olmayanin,
Olup da yok gibi olanin,

Yok da var gibi olanin,
Olmayip cok isteyenin,
Oluyo da noluyo diyenin,
Oldugu icin cok mutlu olanin,
Olmadigi icin cok mutlu olanin,
Onsuz olamayanin,
Onunla hic olamayanin,
Herseye ragmen yureginde her daim aska yer olanin… (bunun sonu yok :) )



O zaman kisacasi herkesin sevgililer gunu kutlu olsun.
Sevgi hep sizinle olsun, yureginizde aska hep yer olsun.
Yuzunuzden gulucukler kalbinizden kelebekler eksik olmasin

12 Şubat 2009 Perşembe


Atatürk'ün Yaveri anlatıyor

Keyifle ve duygulanarak okuyacaksınız. ..

Gazi, çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladı.
Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu.
- Merhaba nine.
Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- Merhaba dedi.

- Nereden gelip nereye gidiyorsun?
Kadın şöyle bir duralayıp;
- Neden sordun ki, dedi. Buraların saabisi misin? Yoksa bekçisi mi?
Paşa gülümsedi.

- Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de
Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?
Kadın başını salladı.
- Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği, kavruk köylerinden birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim.

- Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?
- Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da... Benim iki oğlum gâvur harbinde şehit düştü. Memleketi gâvurdan gurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mihtara anlatinca, o da bana bilet aliverip saldi Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte agsamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey.

- Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadnın birden yüzü sertleşti.
- Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki.. O bizim vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden gurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çinetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediimiz gibi yaşiyoz. Sunun bunun gâvur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gzlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver.

Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi.



Bana dönerek;
- Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanimizdir. .. Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu.



Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacıım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Pasa yani Atatürk işte karsında duruyor.
Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp
Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadn belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;
- Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye
getirdim. Seversen gene yapıp getiririm.
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;

-'Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin.
Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun.'
Bu yazıyı okurken duygulanan veya ağlayanlar varsa, hala umut var demektir..

8 Ocak 2009 Perşembe

ben bu yazıya başlık bulamadım buyrun siz bulun

Adamın biri New York, Central Park'ta yürüyüş yaparken, aniden kuduzbir köpeğin küçük bir kıza saldırdığını görür. Koşar ve köpekleboğuşmaya başlar. Hayli uzun bir uğraştan sonra üzeri yara bere içindekaldığı halde köpeği öldürür. Ama küçük kızın da hayatınıkurtarmıştır. Son anda bu sahneyi gören polis nefes nefese olay yerinekoşar ve adamın yanına gelir.Sarılıp teşekkür etikten sonra 'Sen' der 'bir kahramansın, yarın bütüngazeteler seni yazacaklar. Ve göreceksin başlık da şöyle olacak; CesurNew York'lu küçük kızın hayatını kurtardı.'Adam 'Ama ben New York'lu değilim!' der.Polis 'Fark etmez, bu durumda gazeteler şunu yazacaklar; CesurAmerikalı küçük kızın hayatını kurtardı' cevabını verir.'Ama ben Amerikalı da değilim' der adam artık şaşırarak. Polis 'Ya, ohalde nerelisin?' diye sorunca adam cevap verir;'Ben Iraklıyım!'Polis adama başka bir şey söylemez. Ama adam ertesi gün gazetelerialdığında şöyle bir başlıkla karşılaşır;'Radikal İslamcı, masum Amerikan köpeğini öldürdü.'!

6 Ocak 2009 Salı